Filistinlilerin Çıkarları ve Arap Rejimleri

Filistinlilerin Çıkarları ve Arap Rejimleri
Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp

Filistinlilerin Çıkarları ve Arap Rejimleri

FİLİSTİNLİLERİN HAKLARI ARAP REJİMLERİ İÇİN HER ZAMAN ULUSAL ÇIKARLARDAN SONRA GELİR

 

Birinci Dünya Savaşından bu yana Filistinliler, Arap rejimlerinin kendi çıkarları için haklarını kurban ettikleri bir pazarlık kozu olarak kullanılageldi.

 

Yine de, kısa bir süre önce İsrail ile iliÅŸkilerini normalleÅŸtiren Arap rejimlerinin müdafileri, kendi hükümetlerinin kararını savunmak için, on yıllar önce normalleÅŸen Mısır ve Ürdün ile aynı argümanları kullanmaktalar. Yani bu ülkelerin 1948'den bu yana Filistinlilerin çıkarlarını kendi "ulusal", aslında rejim, çıkarlarının üstüne koyduklarını iddia ederler.

 

Åžimdi onlar İsrail ile normalleÅŸme kararıyla kendi ulusal çıkarlarını ilk sıraya koyduklarını ancak yine de normalleÅŸmenin aynı zamanda Filistinliler'e yardım ettiÄŸini söylüyorlar.  

 

Amerikan propagandası

 

Bu baÄŸlamda sunulan önemli bir argüman, sömürgeleÅŸtirilmiÅŸ dünyada veya ABD'nin kendi içinde sömürgeci ve ırkçı zulme karşı mücadele eden halklara yönelik Amerikan propagandasının köÅŸetaÅŸlarından birisi olan Amerikan destekli ideolojik "barış" kavramıyla iliÅŸkilidir. 

 

Bize söylendiÄŸi ÅŸekle bakarsak sömürgeci ve ırkçılıkla iliÅŸkisi bulunan "barış" refah getirirken zulme ve baskıya karşı direniÅŸ ise ABD jargonunda "savaÅŸ" olarak isimlendirilip yıkım ve fakirlik getirmektedir.

 

Britanya'nın Balfour Deklarasyonunu ilan ettiÄŸi 1917 yılından bu yana Filistinlilerle kesintisiz dayanışma gösteren Arap halklarının aksine Arap rejimleri daima kendi çıkarlarını ön plana koymuÅŸlar ve 1948 yılından bu yana İsrail ile iliÅŸki kurup iÅŸbirliÄŸi içine girmiÅŸlerdir. HaÅŸimi Emir Faysal'ın durumunda ise bu tarih 1919'a kadar gitmektedir. Sedat'ın İsrail'e teslim olmasını onyıllardır savunanlar CumhurbaÅŸkanı Cemal Abdunnasır'ın Filistinlileri azimle savunmasının, Mısır'ın mevcut CumhurbaÅŸkanı Abdülfettah El Sisi'nin 2014 yılında ifade ettiÄŸi gibi Filistinliler için "100 bin Mısırlının" ÅŸehit olmasına sebep olduÄŸunu iddia etmektedir.

 

Aslında Mısır, kaybettiÄŸi 1948 savaşında Mısır askeri kaynaklarına göre bin 168 asker, subay ve gönüllü kaybetmiÅŸtir. Bununla ilgili olarak İbrahim Åžakib'in The Palestine War 1948 isimli kitabı, s432-433'e bakılabilir. Benny Morris'in 1948: A History of the First Arab-Israeli War kitabı ise s406-407'de bu sayıyı bin 400 olarak vermiÅŸtir.

 

Daha da ötesi Mısır Kralı Faruk, Filistin'in deÄŸil Mısır'ın çıkarlarını öne koyduÄŸu için 1948'deki bu savaÅŸa girmiÅŸtir. Zira analistlerin gösterdiÄŸi üzere sömürge sonrası Arap dünyasında Irak monarÅŸisi ile rekabet halindeydi.

 

Nasır'ın İsrail'e karşı bir kez bile savaÅŸ baÅŸlatmamış olması bir yana Mısır'ın takip eden savaÅŸları da Filistinlileri deÄŸil Mısır'ı savunmak içindi. İsrail 1956 ve 1967'de Mısır'a saldırdı ve Sina'yı iÅŸgal etti.

 

Mısırlı askerler bu savaÅŸlarda Filistinlileri deÄŸil kendi ülkelerini savunurken öldüler. 1968 ve 1970 yılları arasında İsrail ile Mısır arasında, Mısır topraklarında "Yıpratma Savaşı" yaÅŸandı ve Mısır askerleri kendi ülkelerini İsrail'in devam eden saldırılarına karşı savunurken hayatlarını kaybettiler. 1973'te ise Mısır, Filistin'i deÄŸil Sina'yı kurtarmak için bir savaÅŸ baÅŸlattı ve Mısırlı askerler yine yabancı iÅŸgaline karşı ülkelerini savunurken öldürüldüler.

 

Filistinlilerin kurban edilmesi

 

Sedat 1978 yılında Camp David mutabakatını imzaladığında Filistinlileri savunmak bir yana Sina'nın Mısır'a iade edilmesi (Mısır'ın tam hakimiyeti olmaksızın) ve Mısır'ın üst sınıfını zenginleÅŸtirip nüfusun çoÄŸunu fakirleÅŸtiren cömert bir ABD yardım paketi karşılığında Filistinlileri ve onların bağımsızlık haklarını kurban etti.

 

O dönem Britanyalı sömürgeci bir generalin komutasında olan Ürdün rejimi de 1948 savaşına topraklarını geniÅŸletmek için girmiÅŸ ve Filistin'in daha sonra Batı Åžeria olarak anılacak orta bölgelerini ilhak ederek bunu gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. 1967'de de İsrail Ürdün'ü istila etmiÅŸ ve Batı Åžeria'yı iÅŸgal etmiÅŸtir. Her iki savaÅŸta da Ürdün askerleri Filistinlilerin deÄŸil Ürdün rejiminin çıkarları için ölmüÅŸtür.

 

Ürdün 1994'te İsrail ile barış teatisi imzaladığında Ürdün'ün gasbedilmiÅŸ Filistin toprakları üzerinde İsrail'in var olma hakkını kabul etmesi ve HaÅŸimilerin Kudüs'te Müslümanlara ait kutsal mekanlar üzerindeki bazı yetkilerinin teminat altına alınmasıyla birlikte Filistinlilerin çıkarları bir kere daha kurban edilecekti.

 

Ürdün de bunun karşılığında ABD'den üst sınıfın yararına cömert bir yardım paketi aldı. Mısır'ın yaptığı anlaÅŸmanın aksine Ürdün'ün yaptığı anlaÅŸmada İsrail'in 1967'de iÅŸgal ettiÄŸi topraklardan çekilmesi bile gerekmiyordu. Sonuç olarak Ürdün'ün İsrail ile yaptığı "barış" İsrail iÅŸgalini meÅŸrulaÅŸtırırken onlardan hiçbir ÅŸey geri almadı.

 

Tarih boyunca Mısır ve Ürdün askerlerine bu savaÅŸlarda Filistin için savaÅŸtıkları söylense de onlara meçhul olan iÅŸin aslı, onların kendi rejimlerinin çıkarları için savaÅŸmış olduÄŸudur. Sudan, Fas, Bahreyn ve BAE için de Filistinlilerin çıkarlarını nasıl kendi çıkarlarının önüne koydukları belli deÄŸildir.

 

Barıştan 'kazanç'

 

Amerikalıların 1970'lerden bu yana yoÄŸun bir biçimde pazarladığı ilgili bir argüman da sözde "barış kazancı"dır. Buna göre İsrail ile savaÅŸ ve silahlanmaya harcanacak paranın artık ekonomik kalkınma ve refah için kullanılabileceÄŸi iddia ediliyor.

 

Tabii ki iÅŸin ironik kısmı Mısır ve Ürdün'ün, İsrail ile normalleÅŸmelerinin ardından ABD'nin ödül olarak bahÅŸettiÄŸi devasa askeri yardımla birlikte askeri bütçelerinin fırlamış olmasıdır. Tam tersine iki ülkede de devletin sosyal yardımları benzersiz bir seviyeye düÅŸmüÅŸ ve kitlesel fakirlik ortaya çıkarken eÄŸitim ve saÄŸlık hizmetlerinde gerileme yaÅŸanmıştır. Barış anlaÅŸmasını savunan Ürdünlü yetkililer bile Ürdün'e düzgün bir "barış kazancı" ödenmediÄŸini öne sürmüÅŸtür.

 

Halkla iliÅŸkiler cephesinde, 11 Eylül olaylarının ardından Suudiler ile diÄŸer Körfez ülkelerine yönelik Kongre ve medyadaki düÅŸmanlığın sonucu olarak petrol zengini aileler, İsrail ile sıcak iliÅŸkiler için ön koÅŸul olan, İsrail'in uluslararası yasalara uyarak iÅŸgal ettiÄŸi topraklardan çıkma talebini terk ederek yine Filistinlileri satıp kazanç elde etme kararı vermiÅŸlerdir. Bu düÅŸmanlıktan kurtulmak için ÅŸimdilerde aÅŸikar hale gelmiÅŸ olan yakın iliÅŸkiler vaad ederek İsrail ve ABD'deki lobilerine boyun eÄŸmiÅŸlerdir.

 

Bunların hiçbirisi geçmiÅŸte kalmış olmayıp süregelen normalleÅŸme sürecinin parçalarıdır. BaÅŸkan Trump, Suudi Arabistan, Fas, Bahreyn ve BAE'nin normalleÅŸme anlaÅŸmalarının hazırlığı ve aracılığının sürdüÄŸü 2019 yılı ve sonrasında ABD silahlarını aldığını duyurmuÅŸtu. Bu sayede bölge hiç olmadığı kadar silahlanmış olacaktır.

 

Körfez ülke yetkilileri ABD ve İsrail'in Filistin karşıtı politikalarına sadakatlerini kanıtlamak için petrol zengini ailelerin sahip olduÄŸu Körfez medyasında son birkaç yıldır hiç durmadan Filistinlilere saldırmaktadır. Özellikle Suudi Arabistan ile BAE'nin bu saldırıları son zamanlarda daha güçlüdür.

 

Ulusal çıkarlar

 

İşin tuhaf kısmı, BAE'nin İsrail ile barış anlaÅŸması karşılığında ABD'den geliÅŸmiÅŸ F-35 savaÅŸ uçağı almayı ummasıdır. Ancak İsrail ile Kongre'deki taraftarları buna izin vermeyi reddetmiÅŸtir. Bu sonuçla küçük düÅŸen BAE, İsrail BaÅŸbakanı Binyamin Netanyahu'ya İsrail'in endiÅŸelerini yatıştırmak için İsrailli savaÅŸ uçağı pilotlarının geçici bir süre F-35'lerin sorumluluÄŸunu almasını ve kendilerinin yerini alacak BAE'li pilotları eÄŸitmesini teklif etmiÅŸtir.

 

Fas, Batı Sahra'yı iÅŸgal ve ilhakının ABD tarafından tanınması ve Sudan da ABD'nin terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması ödülünü almıştır. İki ülke de bu ödüller karşılığında ulusal çıkarlarından kısmen de olsa taviz vermemiÅŸtir.

 

Onlar da 1948 yılından bu yana diÄŸer Arap ülkelerinin yaptığı gibi, Filistinlilerin uluslararası yasalarca kutsanmış haklarını kendi çıkarları için kurban ettiler. KurulduÄŸundan bu yana Filistin'in düÅŸmanı olan Arap BirliÄŸi de kendi varlık iddiasıyla çeliÅŸse de bu barış anlaÅŸmalarını kınamayı reddetti. 

 

Arap rejimleri Filistinlileri savunmak için kendi ulusal çıkarlarını feda etmek yerine her fırsatta Filistinlilerin haklarını satarak hiç durmadan kendi çıkarlarını büyütmüÅŸlerdir.

 

1919 yılında o dönem Suriye'deki krallığına Siyonistlerin desteÄŸini garantilemek için onlarla iÅŸbirliÄŸi yapan HaÅŸimi Emiri Faysal'dan baÅŸlayarak Fas'ın Batı Sahra'daki denetimini meÅŸrulaÅŸtırmak için İsrail ile normalleÅŸme anlaÅŸması imzalayan Fas Kralı 6. Muhammed'e kadar Arap rejimleri için Filistinliler, kendi çıkarlarına kullanılan ve kullanılıp istismar edilmeye devam eden bir ganimet olmuÅŸtur.

 

 

Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp


Hakkımızda

Uluslararası Siyasal Gündem - Kudus Analiz | KA kudusanaliz.com


Kudüs Analiz sitesi bir Kudüs Medya AŞ portalıdır




Son Güncellenenler


Network Yazılım