Velayeti Azerbaycan-İran Hakkındaki İddiaları Cevaplandırdı

Velayeti Azerbaycan-İran Hakkındaki İddiaları Cevaplandırdı
Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp

Velayeti Azerbaycan-İran Hakkındaki İddiaları Cevaplandırdı

İRAN İLE AZERBAYCAN ARASINDAKİ SON MESELELERE İLİŞKİN ALİ AKBER VELAYETİ’NİN GÖRÜÅžLERİ: BEN DE BİR AZERİ’YİM! AZERBAYCAN HALKI DA GÖZÜMÜZÜN NURUDUR

İslam İnkılabı Rehberi Seyyid Ali Hamanei’nin uluslararası iliÅŸkiler baÅŸdanışmanı Ali Ekber Velayati, İran'ın Azerbaycan topraklarına saldırma veya kontrol etme niyetiyle ilgili söylentilere dair açıklamalarda bulundu.

Bu açıklamaların önemli kısımlarının tercümesini sunuyoruz:

"Ali Ekber Velayeti’nin babası Hacı Mirza Ali Asgar’dı ve Rüstemabad Åžemiran bölgesindendi. Atalarım Hacı Ali Asgar, Hacı Muhammed Hüseyin ve Hacı Muhammed Ali, molla Rüstem Abadi’nin dostlarındandı. Dönemin seçkin ve büyük alimlerinden olan Åžeyh Murtaza Ensari’nin talebelerinden ve Åžeyh Fazlullah Nuri'nin yoldaşı ve silah arkadaşıydı.

Anlatılanlara göre Hacı Ahund Merci-i taklid unvanına sahipti, ancak tedbir gereÄŸi kendi risalesini yayınlamaktan kaçınmıştı. O, dindar bir insandı ve Irak ve İran âlimleri arasında çok saygı görüyordu.

Ben de diÄŸer İranlı kardeÅŸlerim gibi kendimi Azeri olarak görüyorum ve bununla gurur duyuyorum. Ben İran’ın Elburz DaÄŸları’dan olmama raÄŸmen, İran'ın her yeri benim evimdir. Ben de diÄŸer İranlılar gibi gururla İran'ın her köÅŸesini ruhumun ve kalbimin bir köÅŸesi olarak görüyorum ve onu korumak için ziyaret ediyorum.

Büyük ÅŸairimiz, Nizâmî Gencevî, bu bölgenin Azerilerindendi. O hepimizden önce İran’ı ÅŸu sözleriyle anmıştır.  

“Bütün dünya bedendir ve İran kalptir

İran dünyanın kalbidir, hiç kuÅŸkusuz kalp bedenden deÄŸerlidir…”

Nizami'nin askeri hayatı boyunca, merkezileÅŸme ve siyasi birliÄŸin eksikliÄŸi nedeniyle İldenizliler, ÅžirvanÅŸahlar, Ahmediler ve Åžeddâdîler gibi yerel yönetimlerin Azerbaycan ve Kafkasya bölgesini yönettiklerine dikkat edilmelidir. Nizami böyle bir dönemde İran adını ÅŸiirinin en kıymetli öÄŸesi yapar. Çünkü büyük ÅŸair İran tarihinin baÅŸlangıcından beri Azerbaycan’ın, İran'ın önemli bir parçası olduÄŸu ve her zaman da öyle kalacağını bilmektedir.

Azerbaycan'ın İranlıların kaderindeki özel rolünü incelemek için tarihin tozlu raflarına bakmak gerekir. Dr. Muhammed Moen ve Henry Corbin’ın araÅŸtırmalarına göre, İbn Hurdâzbih, Yâkût el-Hamavî, Belâzürî, İbn el-Fakih el-Hamadani, Mesûdî, Hamza El- İsfahani, İbni Yakut, Hamdullah el-Müstevfî, Ebü'l-Fidâ ve El-Bîrûnî dahil olmak üzere tüm İranlı ve Arap tarihçiler ve coÄŸrafyacılar eski İran peygamberi ZerdüÅŸt’ün Azerbaycan halkından olduÄŸuna inanıyorlardı.

Ebu Cafer Taberî’nin Taberi, Ali İbnü'l-Esîr’in El-Kâmil fi't-Tarih ve Mirhand’ın kaleme aldığı Ravzatü's Safa adlı eserinde, ZerdüÅŸt’ün aslen Filistinli olduÄŸunu ancak insanları Allah’ın dinine davet etmek için Azerbaycan'a göç ettiÄŸi görüÅŸünü kabul ediyorlardı.

El-Mesûdî’nin Murûc ez-Zeheb ve Ma'âdin el-Cevâhir (Altın Bozkırlar), Hamza El- İsfahani Târîhu sinî mülûki’l-arz ve’l-enbiyâ adlı eserlerinde ÅŸöyle yazıyor:Vishtaspa 50 yaşındayken üç yıllık hükumeti döneminde ZerdüÅŸt Azerbaycan'dan onun yanına gelmiÅŸti.”

Åžehristanî’nin Milel ve Nihal adlı eserinde ÅŸöyle der: ZerdüÅŸt PurÅŸasab’ın oÄŸluydu, Vishtaspa döneminde ortaya çıkmıştır, babası Azerbaycan’dan ve annesi Rey’dendi. Her halükârda, bugün İran dediÄŸimiz büyük toprakların her yerinde insanlar bu tek tanrılı peygamberin dinini benimsemiÅŸtir.

İslam'ın doÄŸuÅŸuyla, İranlılar bu dine yöneldiler. Böylece İslam'ın ortaya çıkmasından sonra İran, İslam dünyasının bir parçası oldu. Ancak İranlılar, İslam'a karşı hüküm süren Emevîlerin zulmünü gördükten sonra İslam'ı savunmak için Emevîlere isyan ettiler ve onları tahttan indirdiler.

İslam'ın baÅŸlangıcından beri İranlılar, İslam çaÄŸrısının dünyadaki sancağı olmuÅŸtur. Fakat BaÄŸdat ve Åžam halifelerinin (Beni Abbas ve Beni Emevî) baÅŸarısızlıkları ve hükumetlerinin adaletsizliÄŸi, İran baÅŸta olmak üzere İslam dünyasının birçok yerinde Müslümanların onlara karşı ayaklanmasına neden oldu. Birbirleriyle olan iletiÅŸim eksikliÄŸinden dolayı İran yerine birkaç ülke kurulması ise gayet doÄŸaldır.

Zalim ve gaspçı Abbasi hilafetinin Hülâgû Han’ın ellerine düÅŸmesi, Åžiilerin bağımsızlık kazanmalarına olanak saÄŸladı. Ayrıca her ÅŸeyi kapsayan, adalet arayışı içinde olan bir Åžii hükumeti kurmak için yaygın faaliyetler baÅŸlatmasına fırsat verdi.

MoÄŸollar tarafından kurulan İlhanlılar hükumetinin son yıllarında, büyük Åžii fakihlerinden biri olan İbnü'l-Mutahhar el-Hillî, (H. 648-726) gibi büyük alimler, Åžii fikri temellerini güçlendirmek için bir kitap derlediler. Öyle ki, Åžiilerin bu kolektif idealinin gerçekleÅŸmesi durumunda, bunun için uygun temeller bulunacaktı.

Safevî döneminden önce İran içindeki ve dışındaki Åžii merkezlerle iliÅŸkilendirilen en büyük Åžii hareketi, Serbedârîler hareketiydi.

Åžii hükumetinin fikrî temellerini güçlendirmek için liderler, Cebel Emel fakihlerini halka yol göstermeye ve Åžii fıkhına dayalı bir askeri sistem kurmaya davet ettiler. Bu nedenle, hükumet sisteminde Åžii içtihatlarının varlığının öncüleri olarak kabul edilirler.

Timurlular döneminde Åžiilerin inançlarını büyütme ve geniÅŸletme imkanları yoktu. Bu hanedanlığın son döneminde Sultan Hüseyin Baykra'nın (H. 842-911) sarayında bir nebze de olsa ortam saÄŸlanmış ve eÄŸilimler ortaya çıkmış hatta Kum, Ray, Sabzevar ve Mazandaran'da Åžii merkezleri kurulmuÅŸtu. Ancak buna raÄŸmen İslam dünyasında Åžii sisteminin kurulması hala mümkün deÄŸildi.

H. 907 yılında Azerbaycan'ın yiÄŸit oÄŸullarından Åžah İsmail, bu belirsiz görüÅŸü birdenbire deÄŸiÅŸtirdi. Timurlular ile Akkoyunluların yıkılmasından sonra oluÅŸan bitkinlik döneminde ortaya çıkan fırsatı deÄŸerlendirerek büyük ve güçlü Safevî devletini kurdu.

Åžah İsmail İranlıların dini temelleri ve Åžii mezhebi doÄŸrultusunda ülkenin kaybolan bağımsızlığını ve toprak bütünlüÄŸünü yeniden saÄŸladı.

Åžah İsmail'in Tebriz'de tahta geçmesinden bu yana İran'ın milliyetinin ve bağımsızlığının temelleri yenilendi ve güçlendi. Ülke medeniyetinin parlak bir aÅŸamasına girdi. Åžah İsmail'in Tebriz'e geliÅŸi İran tarihinde çok önemli bir olaydır. Çünkü (12 imam) Åžii mezhebinin İran topraklarında resmileÅŸtirilmesi, yeni kralın taç giyme töreninden sonraki ilk eylemiydi.

İlk bakışta tamamıyla dini görünen bu hareketin ve bu siyasetin izlenmesinin İran'ın iç ve dış sosyal ve siyasi hayatında çok önemli ve deÄŸerli sonuçları olması uzun sürmedi.

İran'ın bu önemli dönemini incelerken, tarihin ÅŸaşırtıcı niteliklerinden biriyle karşılaşıyoruz. DoÄŸru bir dinî inanç, bir memleketin farklı etnik grupları arasındaki derin farklılıkları ortadan kaldırır ve milletin diriliÅŸinde etkili olur.

İran genelinde Åžii mezhebine inananlar, yavaÅŸ yavaÅŸ tüm siyasi, ırksal ve sınıfsal farklılıklarını unutarak kendilerine "İranlılar" adını verdiler ve İran kimliÄŸini yeniden oluÅŸturdular.

Aslen Azeri olan Safeviler, İran ile ilgili büyük ve yeri doldurulamaz hizmetlerin kaynağı olmuÅŸlardır ki bunlardan en önemlileri:

- Dağınık İran'ın yeniden birleşmesi

- İran kimliğinin yeniden tanımlanması

- İran milletinin temellerini güçlendirmesi; İslam dini ve on iki imam (Åžii) inancı, Fars dili ve İslam ÅŸeriatını destekleyen İran gelenekleri, birleÅŸik İran toplarına baÄŸlılık ve halkının Åžii dini ve inancında insanların bölgesel ve siyasi kimliÄŸi kazanmasıdır.

Safevî hanedanının Åžii mezhebini resmileÅŸtirilmesinde Azerbaycan'ın önemini anlamak için, bu bölgenin Safevî hanedanının ortaya çıkışından önceki tarihine de bakmalıyız. Tebrizlilerin Åžii belgelerinden biri de İlhanlılar dönemine kadar gitmektedir. Muhammed Hüdabende ve Ebu Said döneminde, ReÅŸîdüddîn Fazlullah-ı Hemedânî vezirlik yapmasının yanı sıra çok önemli kitaplar yazmış ve oÄŸlu Gıyâseddin Muhammed ile İlhanlılar döneminde bilim ve edebiyatın gerçek destekçilerden olmuÅŸtur.

ReÅŸîdüddîn, insanlık tarihinde eÅŸi benzeri olmayan kapsamlı bir ilim merkezi, "Rabi RaÅŸid" üniversitesini kurmuÅŸtur. ReÅŸîdüddîn’in öldürülmesinden sonra üniversite yaÄŸmalansa da eserleri, İran tarihi ve kültüründe sonsuza kadar kaldı.

ReÅŸîdüddîn’in âlimleri ve soyluları onurlandırma, ilim ve kültürü yayma çabaları, İlhanlı yönetiminin sınırları ve toprakları ile sınırlı kalmamış, dünyanın en uç noktalarında bir bilim adamının olduÄŸu her yerde onlarla irtibat kurmuÅŸtur. Ayrıca bilimle meÅŸgul olan kimselere iyilik yapmaktan çekinmiyor ve ne zaman âlimlere bir tehlike gelse, onları temize çıkarmak için büyük gayret sarf ediyordu.

ReÅŸîdüddîn İlhanlı topraklarının her yerinden altı bin öÄŸrenciyi Tebriz’deki Rabi RaÅŸidi üniversitesinde topladı ve ÅŸunları söyledi: “Tebriz âlimlerinin çoÄŸu on iki imam inancına yani Åžii mezhebine baÄŸlı olduÄŸu için, adı okunan öÄŸrenci ve öÄŸretmenleri hepsinin bu mezhebe geçmesi ÅŸartı getirilmiÅŸtir.”

Yani Azeriler çok eskiden beri Åžii idiler ve bu yüzden Tebriz camiinde Åžah Abbas'ın hutbesini okudular.

Safevî döneminden sonra Azeri halkının, yani asil İranlıların yüzyıllar boyunca Roma istilalarına karşı durdular. İran bütünlüÄŸünü yeniden saÄŸlamak için yaklaşık 500 yıl çalıştılar.

Azeriler, Abbas Mirza komutasında Ruslarla yaklaşık 12 yıl savaÅŸmış ve imkanları olmamasına raÄŸmen Büyük Petro'nun sıcak sulara ulaÅŸmasına ve bu konudaki vasiyetini gerçekleÅŸtirmesine izin vermemiÅŸlerdir.

Azeriler anayasada önemli bir rol oynadılar. Herhangi bir lise öÄŸrencisine MeÅŸrutiyette rol alan önemli isimleri sorsanız, Settar Han (H. 1284-1332) ve Bakır Han'ın (H. 1278- 1335) adlarını mutlaka zikredeceklerdir. Her ikisi de Azerbaycanlı siyaset adamlarındandı.

Bir zamanlar Melik Mansur Åžah Sultaneh’in isteÄŸiyle 1911 veya H. 1329'da Rus çarlığı Azerbaycan'dan Horasan'a kadar İran'ın büyük bir bölümünü iÅŸgal etti. Mirza Ali AÄŸa Tebrizi h. 1330 yılında, AÅŸura günü (Cuma) yedi arkadaşıyla beraber asılarak öldürüldü. Åžeyh Muhammed Hiyabani de o dönemde zorbalık ve zulümlere karşı çıktığı için idam edilenler arasındaydı.

Türk Daily Sabah adlı gazetede bir köÅŸe yazarı, yazısında ÅŸu ifadeleri kullandı: “İran'ın yeni hedefi Azerbaycan. Çünkü Azerbaycan Cumhuriyeti güçlenirse İranlı Azerilerin Tahran'dan Bakü'ye dönme ihtimali vardır.”

Bu yazıyı yazana diyorum ki: Siz ne İran'ı biliyorsunuz ne Azerbaycan’ı ne de Azerbaycanlıları. Bu yazarda biraz gerçekçilik olsa ve kalemiyle gerçekleri yazmak istese Azerbaycan'ı İran'ı ziyaret eder sonra da bu bölgenin kültürüne sahip insanlarla İran'ı konuÅŸurdu.

Bu makaleyi kaleme alan kiÅŸi, hatasını telafi etmek istiyorsa, Tebriz çarşısının başından sonuna kadar en az bir kere yürümeli ve oradaki esnafla konuÅŸmalıdır. Tebriz çarşısında bulunan sermayenin Güney Kafkasya bölgesinde olan sermayelerin hepsinden daha fazla olduÄŸunu da bilmelidir. EÄŸer bir sorunla karşılaşırlarsa çok fazla yardımsever ve cömert olan Azerilerin veya Azeri olan tüm İranlılardan faydalanabilirler.

Åžu anda İran, potansiyel olarak ve fiilen dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. İran’ın halkına sunduÄŸu tüm imkanlardan, yararlanan yaklaşık 4,5 milyon Afgan vardır. Bu kadar çok mültecisi olan ve uluslararası yardım almadan misafirlerini cömertçe karşılayan bir ülke daha bilmiyorum. İran'da Afganlar ırklarından dolayı herhangi bir saygısızlığa maruz kalmıyorlar. Afgan kardeÅŸlerin çocukları olaÄŸan hayatın yanı sıra İran'da okul ve üniversitelerde okuyorlar. İranlıların bu tutumu İslam'ın emirlerine olan inançlarına dayanıyor ve bu nedenle Afgan mültecilerin çoÄŸu İran'da ikamet ediyor. Yalan haber yapan bilmelidir ki İran üniversitelerinden 16.000’den fazla mezun ve 13.000 eÄŸitimi devam etmekte olan Afgan asıllı öÄŸrenci bu topraklarda yaÅŸamaktadır. Azeri vatandaÅŸlarımız da Afgan misafirleri ağırlamada önemli bir rol oynuyor.

Ülkemizin başında İran Azeri’si, tam bir bilgelik ve cesarete sahip büyük ÅŸahsa sadece İran halkı deÄŸil aynı zamanda tüm direniÅŸ hattının da saygı duyulduÄŸunu ve anıldığını kim bilmez? Yemen'den Irak'a, Suriye'ye, Lübnan'a ve Filistin'e kadar herkes onun liderliÄŸini biliyor. Kendisi bütün İslam aleminde direniÅŸ cephesinin ana kurucusudur. Bugün Amerika ve Siyonizm’e karşı ayakta durmanın en önemli unsuru olan cephedir.

Günümüzde Kur'an-ı Kerim'in ayrıntılı bir tefsirine baÅŸvurmak isteyen herhangi bir Müslüman, Allame Tabâtabâî’nin yazdığı “El Mizan fi Tefsir'ul Kur'an’a” mutlaka baÅŸvuracaktır.

ÅžiiliÄŸin derinliÄŸini ve Ehl-i Beytin doÄŸruluÄŸunu öÄŸrenmek istiyorsa, onun için en önemli kaynak Abdül Hüseyin Emini’nin yazdığı El-Gadir kitabıdır.

İslam ve Şii felsefesini Batı felsefesi ve İrfanla karşılaştırmasını merak edenlerin, Allame Muhammad Taki Caferi Tebrizi'nin kitabına başvurması gerekecektir.

Åžii İrfan araÅŸtırmacıları, İmam Humeyni'yi (ra) yetiÅŸtiren İrfan kaynağını aradıklarında, Seyyid Ali Gazi Tabâtabâî’ye mutlaka atıfta bulunacaklardır.

İran'ın DoÄŸu Azerbaycan Eyaleti'nde HeÅŸtrud ÅŸehrine mensup olan modern tarihin en önde gelen matematikçisi Profesör Muhsin Hashtroudi de bizim içimizdendir.

İran halkı arasında dindarlık ve takvanın sembolü olan Ayetullah Ahmed b. Muhammed Erdebili de Azeri’dir.

Dışarıdan gelen yabancı uyruklu Azerbaycan demokratlarının iÅŸlerini engelleyen kiÅŸi ise Azeri asıllı Ayetullah Seyid Yunus Erdebili’dir.

Ülkemizin Cuma imamlarından en adaletli ve takva sahibi merhum Ayetullah Seyyid Esedullah Medeni (1360-1293), Tebriz'de Cuma imamıyken mihrapta ÅŸehit edilmiÅŸtir.

Bugün yüksek sesle her yerde ÅŸöyle söylenmelidir ki her Azeri İranlıdır ve her İranlı da Azeri’dir. Üstelik o Azeri ve İranlı, İran dışında ve baÅŸka bir pasaporta sahip olsa bile durum deÄŸiÅŸmez. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir Azeri fikrini sansürsüz bir ÅŸekilde ifade edebiliyorsa ya İran vatandaşıdır deÄŸilse bile kalbinde İran’ın ayrı bir yeri ve sevgisi vardır. İran ve Azerbaycan karşıtları istese de istemese de bu durum her zaman aynı kalacaktır.

Ama bazılarının Azerbaycanlılarla benzetmeler yapmasına neden olan konu Güney Kafkasya'nın kaderidir.

Bu bölgede Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, İran ve Türkiye olmak üzere 6 ülke bulunmaktadır. GeçmiÅŸte iki yüz yıl kadar, Büyük Kiros döneminden Feth Ali Åžah dönemine kadar bu bölgenin güvenliÄŸi İran'ın elindeydi.

Çarlık yönetiminin bölgeyi iÅŸgal etmesinden sonra Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılışına kadar onların kontrolünde olan çarların egemenliÄŸine girmiÅŸtir. Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılmasından sonra bazı ülkeler iyi niyetle bazıları da açgözlülükle bölgesel güvenliÄŸi saÄŸlama bahanesiyle Güney Kafkasya bölgesinde bulunmak istediler.

Bugün dünyadaki saldırganların başında gelen Siyonist Amerikalılara ve hiçbirinin bölgeye müdahale etmek için bir nedeni olmayan NATO ve Avrupa BirliÄŸi buna gönüllü oldu. İran İslam Cumhuriyeti, bu hassas bölgenin güvenliÄŸini saÄŸlamanın tek yolunun bölge ülkelerinin bilinen bir formülü olan üç artı üç, yani Rusya, İran ve Türkiye'den geçtiÄŸine inanmaktadır. DiÄŸer tarafta ise Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan vardı.

Böyle bir durumda her gün Avrupa'dan ya da Amerika'dan bir yabancı gelir, bu bölgede devriye gezer ve biz buraya çatışan iki ülke arasında güvenliÄŸi saÄŸlamak ya da uzlaÅŸtırmak için geldik der. Dünyanın en asil ve köklü insanları arasında yer alan bu bölge insanı sanki ne yapacağını bilemiyor.

Bu müdahaleciler bilmelidirler ki İran İslam Cumhuriyeti ve bölge ülkelerinin çoÄŸu, baÅŸkalarının burada yuvalanmasına ve bu bahaneyle yolsuzluk yapmasına izin vermeyecektir. Kesinlikle baÅŸaramayacaklar çünkü bu bölgenin insanı yeterince büyümüÅŸ ve kendi bölgesini yönetebiliyor.

Son haftalarda kimisi cehaletten kimisi de kasıtlı olarak İran'ın Azerbaycan Cumhuriyeti ile savaÅŸmak istediÄŸine dair söylentileri yaydılar. Ancak bu İran'a atılan en korkakça iftiradır. İran'ın Kafkasya'da veya baÅŸka bir yerde, özellikle de komÅŸularına, aynı cins, ırk, dil, din, gelenek ve tarihe sahip insanlara, yani Azerbaycan Cumhuriyeti halkına saldırmak gibi bir niyeti yoktur. Azerbaycan gözümüzün nurudur.

İran yüz bin yılı aÅŸkın kültürel, sosyal ve siyasi tarihe sahiptir. 1,6 milyon kilometreyi aÅŸan yüzölçümü, 90 milyona yakın nüfusu vardır ve 15 ülke ile komÅŸudur. Ayrıca konumu itibariyle coÄŸrafi Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere 3 kıtaya uzanır. İran, İslam medeniyetinin ana kurucularındandır ve büyük enerji rezervine sahip ülkedir. Buradaki eÄŸitimli kiÅŸiler, baÅŸka insanların topraklarını kullanmaya ihtiyaç duymaz. Fakat Azerbaycan veya bazı diÄŸer ülkeler, vatandaÅŸlarının İran'daki MeÅŸhet veya baÅŸka ÅŸehirlere gitmemeleri için vizelerini tek taraflı olarak iptal edebiliyorlar.

Azerbaycanlı bir aile 3 yaşındaki kız çocuklarıyla İran'a gelir ve ailesiyle birlikte MeÅŸhed'e gider. Bu ziyaretten sonra Azerbaycan’da bu küçük kıza MeÅŸhedi Hanım diye seslenirler.

Azerbaycan'ın merhum CumhurbaÅŸkanı Sayın Haydar Aliyev (1923-2003), İran'a gelip MeÅŸhed’i ziyaret ettiÄŸinde, Rehber (Ali Hamaney) ile görüÅŸmesinde kendisinin MeÅŸhedi olduÄŸunu tekrarlamıştır.

Öte yandan Kuzey Aras Azerileri ile aramızda bir ayrılık olmasına raÄŸmen sınırları kaldırıp bir yer iÅŸgal etmeye çalışmıyoruz. Azerbaycan halkının kendisi ülkeyi yönetiyor ve bu tür alakasız sözlerin ve suçlamaların yeri yoktur. Ayrıca İran ve Azerbaycan düÅŸmanları boÅŸuna uÄŸraÅŸtıklarını bilsinler.

Azerbaycan halkı kendisini yönetiyor ve bu tür asılsız sözlerin ve suçlamaların yeri yoktur. İran ve Azerbaycan düÅŸmanları boÅŸuna uÄŸraÅŸtıklarını bilmelidir. Bugün İran'ın gücünden dolayı Amerika ve Siyonizm dahil düÅŸmanları ondan korkar. Lakin korku kendi düÅŸmanlarımız, Azerbaycan'ın düÅŸmanları ve komÅŸu ülkelerimizin düÅŸmanları içindir ve dostlarımız için geçerli deÄŸildir.

DiÄŸer önemli bir nokta ise, dünyanın farklı yerlerinde oluÅŸan gerilim ve sorunların en önemli faktörlerinden biri sınır anlaÅŸmazlıklarıdır. Bu nedenle çok deÄŸerli deneyimlere sahip olan hükumetimiz, sınırlarda yapılacak en küçük bir deÄŸiÅŸikliÄŸin, komÅŸu ülkelerin vücudunda her zaman bir yara olarak kalacağı bilincindedir. Dolayısıyla biz, bölge halkların ve komÅŸu milletlerimizin mutluluÄŸunu istiyor ve bölgedeki huzurun bozulmasını istemiyoruz. Ama bölgedeki 6 ülkeden birileri sınırları aÅŸarak İran'ın kuzeybatısındaki güvenliÄŸi bozmak isterse, buna mutlaka karşı çıkarız ve önünde dururuz.

İran'ın açıklaması: “BirleÅŸmiÅŸ Milletler TüzüÄŸü'ne aykırı her türlü yasa dışı deÄŸiÅŸikliÄŸe karşı çıkmak” ÅŸeklinde özetlenebilir. Yani ülkelerin sınırlarına saygı duyulur, biz veya baÅŸka bir ülke fark etmeksizin, herhangi bir ülke (komÅŸularımızdan biri veya birkaçı) bu norm ve kurala aykırı hareket etmek isterse, karşı çıkarız. Çünkü buranın (Güney Kafkasya) ihtilafların ve sorunların merkezi ve yeri olmaması herkesin çıkarına olduÄŸunu biliyoruz. Çünkü güvenliÄŸin tüm bölgede yok olmaması için, komÅŸu ülkeler arasında farklılığa yol açacak hiçbir eylemde bulunulmamalıdır. Buradaki güvenliÄŸin bölge dışındaki ülkelerle bir ilgisi olmadığını ve bu bölge ülkeleri yeterli büyümeye sahip olduÄŸu için Avrupa BirliÄŸi ve NATO'nun kendisini buna (güvenliÄŸi saÄŸlamaya) mecbur hissetmemesi gerektiÄŸini vurguluyoruz.

17 Kafkas ÅŸehri maalesef İran'dan ayrıldı ama biz güncel gerçeklere göre yaşıyoruz ve Azerbaycan'dan nostaljik olarak bahsetmek istemiyoruz. Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Azeriler bizim kardeÅŸlerimiz, anne babalarımızdır. Biz onları kesinlikle destekleyeceÄŸiz ve yardım edeceÄŸiz.

Azerbaycan Cumhuriyeti bugün İran'ın varisidir. Çar I. Nicholas döneminde İranlıların, özellikle de Azerilerin uzun direniÅŸlerinden sonra Gülistan ve Türkmençay antlaÅŸmalarıyla bu bölge İran'dan ayrıldı. Halk, ideolojik ve kültürel olarak iÅŸgalci güçlerin baskısı altındaydı. Bu nedenle baÅŸta Necef EÅŸref olmak üzere İran ve Irak'taki birçok Åžii mezhebine mektuplar göndererek durumlarından ÅŸikâyet ettiler. Dönemin Åžii alim ve otoritelerinin insanları cihada teÅŸvik etmek için bir cihat risalesi hazırlama çabalarının sebebi, ilahi emirlere uyan dindar insanların, çoÄŸu zaman baskı altında olmasıydı.

Alimlerin arasından ilk defa Ayetullah Åžeyh Muhammed Hüseyin KaÅŸif'ul Gıta kendisi kaleme aldığı “KaÅŸif'ul Gıta” adlı eserini Feth Ali Åžah’a takdim etmiÅŸtir. Åžehîd-i evvel lakabıyla tanınan Muhammed b. Cemâliddîn Mekkî’nin yazdığı “El-LümÊ¿atü’d-Dımaşḳıyye” adlı eserini Serbedârîler’in son hükümdarı olan Ali-yi Muayyad bin Mesut’a takdim etmiÅŸtir.

Åžeyh Muhammed Hüseyin KaÅŸif'ul Gıta’da Feth Ali Åžah’a ÅŸöyle demiÅŸtir: “Kâfirlerin hakimiyetini durdurmaya çalış, ben ise sana ve Abbas Mirza'ya ÅŸefaat edeceÄŸim.” Bunun üzerine 143 Åžii alim ve yetkili bir cihat risalesi imzalayarak krala sunmuÅŸ ve İran ile Rusya arasında savaÅŸlar baÅŸlamıştır. Ancak yeterli güce sahip olmadıkları için, Abbas Mirza yenilmiÅŸtir. İran halkının o dönemdeki eylemleri, daha çok İran ve Irak alimlerinin görüÅŸleri üzerinden belirleniyordu.

İran İslam Cumhuriyeti bugün bile bölge halkının mutluluÄŸundan baÅŸka bir ÅŸey istemiyor ve bölgedeki hiçbir ülkenin topraklarında gözü olmamıştır. Azerbaycan bir gün yabancı bir ülke tarafından saldırıya uÄŸrarsa, İran komÅŸu ülkeyi sonuna kadar destekleyecektir.

O dönemden sonra Rusya'da BolÅŸevik devriminin eÅŸiÄŸinde ve o ülkede komünist hükumetin kurulmasının ardından dönemin Sovyetler BirliÄŸi'nin lideri olan Lenin, Rusya'ya bağımlı bütün devletlerin bağımsız olabileceÄŸini ilan etti. Daha sonra İran tarafından tanınan Azerbaycan dışında kimse bu açıklamaya olumlu yanıt vermedi.

Kafkas Müslüman heyeti kendisine Azerbaycan Milli Åžurası adını verdi ve 28 Mayıs 1918'de yeni Azerbaycan devletinin kuruluÅŸunu ilan etti. Azerbaycan'ın Güney Kafkasya’nın, güney ve doÄŸu kısımlarından oluÅŸan egemen bir devlet olduÄŸunu, bu cumhuriyet baÅŸta komÅŸuları olmak üzere bütün milletlerle dostane iliÅŸkiler içinde olmaya kararlı olduÄŸunu ilan etti.

EÅŸitlik Partisi, Azerbaycan hükumetinin ana organını oluÅŸturdu ve yeni bağımsız hükumetin oluÅŸumunda ana rolü oynadı ve temelde Azerbaycan Cumhuriyeti, o dönemde Azerbaycan adı giderek popüler olana kadar EÅŸitlik (Musavat) adıyla tanınıyordu.

Elbette Azerbaycan Cumhuriyeti'nin adı dönemin medyası tarafından protesto edildi. Buna cevaben EÅŸitlik (Musavat) Partisi lideri Muhammed Emin Resulzâde, İran'da da tercüme edilen ve Ra'ad gazetesinde basılan ve yayınlanan "Azerbaycan'ın ÖzerkliÄŸi" baÅŸlıklı bir makale yazdı. Ra'ad gazetesinde yayınlanan yazıda, "Gazetelerimizde Azerbaycan'ın bağımsızlığını tartıştığımızda bazı çatışmaların hedefi oluyoruz ve bize karşı yapılan bu protesto, muhaliflerin yaptığı bir hatanın sonucudur.” Kafkasya Türkleri ve Kafkasya ötesindeki Müslümanlar, Azerbaycan'ın bağımsızlığından söz ettiÄŸimizi duyduklarında, merkezi Tebriz olan İran hükumetinin topraklarında bulunan Azerbaycan'ı kastettiÄŸimizi sanıyorlar ve ne zaman "Azerbaycan kardeÅŸler" desek, İran'da ikamet eden Azerbaycanlı kardeÅŸlerimizi de kastettiÄŸimizi düÅŸünüyorlar. Bu itiraz, mantıklı olmadığı gibi sözlü ifadesi de hatalı ve olasılık dışıdır. Çünkü bugün Azerbaycan, coÄŸrafi olarak Azerbaycan ile sınırlı, Aras Nehri'nin ötesinde İran'ın bir parçasıdır. Ama etnik köken açısından bakıldığında, Azerbaycan kelimesi Erivan, Gence ve Bakü valiliklerini kapsar ve bu bölge de Azerbaycan'dır.

Ancak Azerbaycan, bağımsızlığını henüz resmen tanımamış yeni bağımsız bir ülke olarak büyük güçlerin siyasi oyunlarından zarar görmüÅŸ ve bekası onların kararlarına baÄŸlı olmuÅŸtur.

Bu durum iki ülkenin Azerbaycan ve İran'ın, iki önemli ve tarihi yılı kararsızlık ve kalıcı bir pasiflik içinde geçirmelerine ve tarihi fırsatı gerektiÄŸi kadar kullanamamalarına neden olmuÅŸtur.

KHA (KUDÜS HABER AJANSI)

Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp


Hakkımızda

Uluslararası Siyasal Gündem - Kudus Analiz | KA kudusanaliz.com


Kudüs Analiz sitesi bir Kudüs Medya AŞ portalıdır




Son Güncellenenler


Network Yazılım