Hamd Âlemlerin rabbinedir. Allahım, Ey Rabbimiz! Senin vechinin celâline ve senin hükümranlığının yüceliÄŸine layık ÅŸekilde sana hamd olsun.
Seni bütün eksiklerden tenzih ederiz. Ancak sen kendine layıkıyla senâ edersin; biz seni layıkıyla övmeye güç yetiremeyiz. Allahım semavât dolusu, yeryüzü dolusu ve bunlardan öte dilediÄŸin dolulukta hamd sanadır.
Bütün övgüler ve yücelik sanadır. Kulların hak olarak söyledikleri sanadır. -ki hepimiz senin kulunuz-
Allahım senin verdiklerine mani’yoktur; mani’olduklarına da verilecek/verecek yoktur. Senin katında sâlih amel dışında dünyalık nimetlerin (mal – mülk, evlat) hiçbiri fayda veremez.
Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına; eÅŸi benzeri ve ÅŸeriki olmadığına ve efendimiz, önderimiz, hâbibimiz, ÅŸefaatçimiz Muhammed’in O’nun kulu Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim. Onu kendi kulları arasından seçip kendine dost kıldı. O da emaneti edâ etti, risâleti tebliÄŸ etti ve ümmete nasihat edip Allah için hak üzere cihad etti. Biz de buna ÅŸahitlik edenlerdeniz.
Selât ve selamların en güzeli ona, pak aline, seçkin ashabına ve din gününe kadar kendisine ihsan üzre tabii olanların üzerine olsun.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve kiÅŸi yarın için önden ne gönderdiÄŸine baksın. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (HaÅŸr/18)
Kıymetli kardeÅŸlerim öncelikle ÅŸu son günlerini yaÅŸadığımız hicri ve kameri ayımızı anlatmakla baÅŸlayalım. İlan olunduÄŸu gibi yarın yeni yılın baÅŸlangıcı olacaktır. Tabi bu konuda bir kaç problem var. Mesela camimizde bulunan elektronik takvime bakın ya da telefonlardaki bazı uygulamaları takip edin.. Bunlar bugünün Muharrem’in 1’i olduÄŸunu gösteriyor. Bir sitede perÅŸembe gününü gösterdiÄŸini gördüm. Tabi bu problemler hesaplamalarla alakalı. Tarihçiler, insanlar hatta takvimleri ayarlayanlar orucun ilk günü, kurbanın ilk günü ve senenin birinci gününü aynı güne denk getirmeye alıştılar. Diyelim ki orucun da kurbanın da ilk günü cumartesiye denk geldi, o zaman senenin ilk günü de cumartesi olmak zorundaymış gibi bir algı oluÅŸturuldu. Bir de dillendirdikleri bir hadis var, oruç tuttuÄŸunuz ve kurban kestiÄŸiniz gün seneninizin ilk günüdür ÅŸeklinde. Bunun hadis olma imkanı yok. Çünkü peygamber efendimiz zamanında böyle kesin ve keskin yıl dönümü, senenin baÅŸlangıcı gibi ÅŸeyler yoktu. Bunlar sonradan oluÅŸmuÅŸ ve ayrıntılandırılmış ÅŸeylerdir.
Hicri - Kameri takvime dayanarak iÅŸlerini yapma meselesi Ömer b. Hattab’ın (r.a.) döneminde baÅŸlamıştır. Yani aÅŸağı yukarı hicri yedinci yıl dolayları.. Bu da zaten Hazreti Ali’nin bir iÅŸaretiyle olmuÅŸtur. Araplar zaten kendi tarih sistemlerine göre hayata devam etmek istiyorlardı. Bu konuyu aralarında konuÅŸarak farklı görüÅŸler beyan ettiler. Kimisi dedi ki Hz. Peygamber’in doÄŸumunu esas alalım kimisi vefatını esas alalım dedi. Fakat Hz. Ali’nin başını çektiÄŸi bir grup hicretini esas almak gerektiÄŸini söyledi. Çünkü hicret öncellikle Allah’ın da nitelediÄŸi gibi bir zaferdir:
“EÄŸer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli deÄŸil); ona Allah yardım etmiÅŸtir: Hani, kâfirler onu, iki kiÅŸiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar maÄŸaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet saÄŸlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediÄŸiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.” (Tövbe, 40)
Bu ayete göre rabbimiz hicreti zafer olarak niteliyor. Buna dayanarak dediler ki hicreti esas alalım. Ayrıca aylarla ilgili ayetler, örneÄŸin: “Allah katında aylar on iki tanedir.” ayeti hicretten sonra inmiÅŸtir. Bu ayeti ele alalım: “Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü hürmetli aydır.” (Tövbe, 36) Biz bu ifadeden bunların kameri aylar olduÄŸunu anlıyoruz zaten. Hıristiyan dünyasında bile ayların bugün bildiÄŸimiz ÅŸekliyle kullanılması MS 350’lere kadar gelir. Ayette geçen dördü hürmetli aydır peÅŸ peÅŸe gelen kameri aylardır: Zi’l-kade, zü’l-hicce, muharrem ve recep ayıdır. Ayetin devamında iÅŸte saÄŸlam din budur diye ifade geçer. Peki neden? Neden hürmetli dört aydan sonra saÄŸlam din budur ÅŸeklinde bir ifade geçmiÅŸtir?
İşte bu aslında İslam’ın ve İslam ÅŸeriatının selamete ve barışa verdiÄŸi önemi gösterir. Çünkü bu aylarda savaÅŸmak yasaktır. “ O aylar içinde (Allah'ın koyduÄŸu yasağı çiÄŸneyerek) kendinize zulmetmeyin” Yani bu aylarda kendinize kötülük etmeyin ve kan dökmeyin demektir. İşte gerçekten saÄŸlam din budur!
Fakat burada yine dikkat çekilmesi gereken bir konu var: Haram aylar katil ve öldürme meselesiyle ilgili.. ÖrneÄŸin hacla oruçla ilgili deÄŸil.. Çünkü devamında: “Onların sizlerle topluca savaÅŸması gibi siz de müÅŸriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.” buyruluyor. Arkasından gelen ayette ise bu ayların yerini deÄŸiÅŸtirmekle ilgili: “Sapıtmak için hürmetli ayların yerlerini deÄŸiÅŸtirip geciktirmek, küfürde gerçekten ileri gitmektir.” buyruluyor. Çünkü bu ayları kafasına göre ya da hevasına göre ileri almak ya da öne almak küfrün daniskasıdır. Ayetin tamamını okuyalım: “Sapıtmak için hürmetli ayların yerlerini deÄŸiÅŸtirip geciktirmek, küfürde gerçekten ileri gitmekdir. İnkar edenler Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için, onu bir yıl haram, bir yıl helal sayıyor, böylece Allah'ın haram kıldığını helalkılıyorlar. Kötü iÅŸleri kendilerine güzel göründü. Allah inkar eden toplumu doÄŸru yola eriÅŸtirmez.”
Bu ayetten sonra savaÅŸmaktan kaçınıp erinen müslümanları yeren ayetler gelir: “Ey inananlar! Size ne oldu ki, "Allah yolunda, savaÅŸa çıkın" dendiÄŸi zaman yere çöküp kaldınız?”
Bundan sonra özetle ÅŸu anlama gelen hicret ayetleri iner: EÄŸer siz Hz. Peygamber’in ÅŸerefli zafer sancağından ya da İslam’ın gölgesinden çıkarsanız Allah size muhtaç deÄŸildir. Allah peygamberine maÄŸarada arkadaşıyla beraberken ve baÅŸka kimse yokken yardım etmiÅŸti.. Oysa o zaman müÅŸrikler onları her yandan kuÅŸatmıştı. Kendilerine vaat edilen (Peygamberimizi yakaladıkları taktirde Mekke eÅŸrafının vaadettiÄŸi büyük paralar) ödülleri almak için onu fellik fellik arıyorlardı. Peygamberimizi koruyacak kimse de yoktu.. Hatta Süraka b. Malik onu yolda yakalamıştı da atının ayakları defalarca topraÄŸa battı! Oysa o çok önemli ve usta bir biniciydi. Çevresine bakarak kendisini kimsenin görmemesine sevindi, bir daha denedi sonra bir daha denedi fakat bu iÅŸte bir iÅŸ olduÄŸunu anlayınca İslam’a girdi. Hatta yalvararak Peygamber efendimizden eman diledi. DüÅŸünsenize adeta koca bir ordunun ve en iyi at binicilerinin savunmasız bir adamın arakasınaa düÅŸtükleri bir sahne.. Fakat Süraka gibi mahir bir süvari atının ayakları yere batmış halde peygamberimizden eman dileniyor!
Süraka peygamberimizin peÅŸine düÅŸmeden arkadaÅŸları onunla gelmek istemiÅŸ fakat o ödülü tek başına almak istediÄŸi için hepsini elinin tersiyle itmiÅŸti. Böyle bir adam biraz sonra Ey Muhammed! Bana eman ver diye yalvarıyor. Allahu ekber!
Bu sahne tıpkı günümüzü anlatıyor. Avrupa ve ABD’nin şımarık çocuÄŸu İsrail bugün Lübnan direniÅŸinden eman dilemeye baÅŸladı. Haberler göre artık Lübnan petrolünü istemedikleri savaÅŸmaktan çekindiklerine dair ÅŸeyler yayılıyor. Evet yukarıdaki örnek bugün tam bizi anlatır, siyonizm bugün eman talep ediyor!
Peygamberimiz Süraka’ya: “Ey Süraka! Bir gün Kisra saraylarının anahtalarını eline almak istemez misin?” diye sormuÅŸtu.. DüÅŸünebiliyor musunuz? Bir arkadaşı hariç yanında kimsesi olmayan, çölde tek başına kalmış, ÅŸehrinden dışarı edilmiÅŸ bir kiÅŸi sana bunu vaat ediyor! Hem de diyor ki sen kralların tacını takacaksın. Süraka da ÅŸaşırarak: Kisra dediÄŸin Hürmüz mü? diye soruyor, yani gerçekten o meÅŸhur kral olup olmadığını anlamak için. Tabi kisra demek perslerin dilinde kral demek. Özel bir isim deÄŸil yani.. Süraka kendi döneminin kisrası olan İbn Hürmüz’ü soruyor. Peygamberimiz onaylayınca ona inanıyor. Evet, çölde tek kalmış bir adama inanıyor. Gerçekten de 14 sene geçiyor.. Tabi bu arada Süraka müslüman olunca da çok iyi bir müslüman oluyor bedir, uhud, ahzab gibi önemli savaÅŸlara katılıyor ve çok büyük cihat abidesi oluyor. Fakat peygamberimizin sözü hala aklında. İşte 14 sene sonra daÄŸ gibi bir ganimet geliyor.. Hz. Ömer Efendimizin döneminde gerçekleÅŸiyor bu hadise. Tabi Hz. Ömer bu konularda çok hassas, gerçekten bu ganimetleri tamamen halka dağıtmak zorunda olduÄŸunu biliyor ve bunun kaygısıyla koÅŸturuyor. Çünkü o kadar yüklü bir ganimet ki her hangi bir savaÅŸçı çok küçük bir parçayı cebine indirebilir. Ki buna dair de örnekler var hatta tam da bizim bugün de yaptığımız bir ÅŸey bu..
Sonrasında Hz. Ali ona dönerek: Sen emin bir insansın, çalan birisi olsaydın senin yönettiÄŸin insanlar da seni taklit ederdi, fakat sen emin bir insansın diyor. Hz. Ömer kisra tacını görünce derhal Süraka’yı çağırır, Süraka Peygamberimizin kendine vaat ettiÄŸi ÅŸeyleri giyerek insanların arasında dolaÅŸmaya baÅŸlar. O zaman bir kıyamet kopar ve herkes tekbirlerle tehlillerle peygamberimizin sadakatini tebcil etmeye baÅŸlar. Allah ona salat ü selam etsin..
Evet arkadaÅŸlar.. Bu Süraka hadisesi hicret olayının en önemli ayrıntılarından biridir. Fakat her sene söylediÄŸimiz gibi yine ÅŸu konuya dönelim: Hicret 1 Muharrem’de gerçekleÅŸmedi. Çünkü hicret çok uzun bir hadisedir, peygamberimizin yola çıkması, yolculuÄŸu, gizlendiÄŸi dönem vs. derken bir iki aylık bir meseledir zaten. Fakat müslümanlar hicri takvimi benimsediklerinde yukarıda anlattığımız gibi düÅŸündüler.. Hangi ayı seçelim diye soruÅŸturdular ve hicret ayını seçtiler. Ona bir dediler, geri kalanı da ona göre ayarladır ve sene de hicri sene ismini aldı. Fakat bu isim dolayısıyla biz de artık her hicri yıl dediÄŸimizde bu ayın baÅŸlangıcı olarak kabul ettiÄŸimiz hicret hadisesini anmaya ve anlamaya baÅŸladık. Yani peygamberimiz ayın birinde deÄŸil ama birinci ayın içerisinde hicret etmiÅŸ oldu. Ona salat u selam olsun.
Biz kameri takvimi -oruç ve hac ibadetleri dolayısıyla- esas almak zorundayız. Fakat bu bizim ÅŸemsi takvimi de örselediÄŸimiz anlamına gelmez. Çünkü insanlık uzun bir tecrübe sonrasında bu takvimde ittifak etmiÅŸtir. GüneÅŸ takvimi aydan zordur çünkü ayı çıplak gözle görmek ve hareketlerini takip etmek pek kolay bir hadisedir. Bütün toplumlar bunu rahatlıkla yapabilir. GüneÅŸe göre ayarlamak ise zordur, güneÅŸin dönüÅŸünü hesaplamak dört mevsim 365 gün.. Bunlar kolay ÅŸeyler deÄŸil. Sonrasında dört senede bir, güneÅŸin dönüÅŸüne göre yılın gün sayısının arttığını farkettiler vs. Tabi bunlar çok ayrıntılı konulardır fakat biz bunlara girmeyeceÄŸiz.
Fakat biliyoruz ki Bizans krallarından August’tan yola çıkarak AÄŸustos, Julios’tan yola çıkarak July ÅŸeklinde aylara isim verildi. Bir aydan bir gün alıp ÅŸu imparatora verdiler, baÅŸka imparatorun ayı için diÄŸer aydan aldılar derken çoÄŸu otuzda sabitlendi Åžubat’tan iki gün alındı vs.
Kaldı ki bizim orucumuz kameri takvime göre olsa da örneÄŸin namazımız güneÅŸe baÄŸlıdır. GüneÅŸin doÄŸması batması vs. Bu konuda konuÅŸmak sözü uzatır. Åžimdi baÅŸka bir konu konuÅŸmak istiyorum. İçinde bulunduÄŸumuz bir hadise: Hizbullah’taki kardeÅŸlerimiz..
Kuruluşlarının 40. yılını kutluyorlar.
Bu bizi de ilgilendirir çünkü Hizbullah bizim günlerimizi gecelerimizi, savaÅŸlarımızı ve barışlarımızı hatta geleceÄŸimizi ilgilendirir!
Fakat tabi Hizbullah’ın yaptıklarını çekemeyen kimseler de var. Bunlar kendilerinden baÅŸka herkesin maÄŸlup olmasını isteyen kiÅŸilerdir. BaÅŸarısız talebenin baÅŸarılı olana sebepsiz yere bilenmesi gibi.. Hizbullah’la ilgili problemleri Hizbullah’ın zafere eriÅŸmiÅŸ olmasıdır. Hem de bir iki deÄŸil defalarca kazanmış olmasıdır. Ayrıca Hizbullah’ın mantığının saÄŸlam ve doÄŸru bir mantık olduÄŸunun da farkındalar. Hizbullah liderinin konuÅŸmalarının nasıl bir selaset ile aktığını ve dinleyenleri ikna ettiÄŸini görüyorlar. Tabi bu konudaki asıl etmen çekememezliktir. Buradaki selefiler de bu tavrı görüyoruz onlar siyonizmi ve yahudileri Hizbullah’a tercih ettiler. Onlar Lübnan’ı isteselerdi evet bu olabilirdi fakat onlar Yahudileri tercih ettiler.
Hıristiyanların Hz. İsa Efendimizle ilgili sözlerini -İncillerde geçtiÄŸi haliyle- bir hatırlayalım. Rivayete göre Hz. İsa -ki kendisinin bir mabet veya tapınağı yoktu- Yahudilerin içerisini putlarla doldurduÄŸu Süleyman Mabedine girmiÅŸ ve demiÅŸti ki: Siz Allah’ın evini hırsızların inine mi çevirdiniz?
Bugün de sanki Hz. İsa aramızdadır ve bize aynı ÅŸeyi söylemektedir.
Onların konuÅŸtukları (Selefiler) hiç bir ÅŸekilde ikna edici deÄŸil. Bu söylediklerimiz sadece birer örnek ve Hizbullah düÅŸmanlığından ibaret. DüÅŸmanlık yapıyorlar. Fakat siyonizmi İslama ve Araplara tercih eden herkesin ortak tavrı budur. Onları iÅŸgalci olarak görmezler. Gerçekten onu düÅŸman olarak benimsemezler. Ayrıntıları hepiniz biliyorsunuz tekrarlamak istemiyorum!
Hizbullaha düÅŸmanlık eden Allah’ın Nisa suresindeki ÅŸu ayetini hatırlatır:
“Kendileri küfre saptıkları gibi, sizin de sapmanızı isterler ki eÅŸit olasınız.” (Nisa, 89)
Bir düÅŸman ki senin de kendisi gibi yenilmeni ister, ya da onun gibi kafir veya itikadı bozuk olmanı ister. İkinci bir ayette ÅŸu: “Bir topluluÄŸa olan öfkeniz sizi adaletsizliÄŸe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.” (Maide,8) Evet Hizbullah’ı sevmiyor olabilirsin. Bunun da sebebi Hizbullah’ın mezhebi veya baÅŸka bir ÅŸey olabilir. Fakat onun herkesin hayrına iÅŸ yaptığını inkar edemezsin. Ümmetin seyrini farklı yöne taşımıştır ve bunu da kimse inkar edemez.
BaÅŸka bir konu da ÅŸudur: Rabbani bir durum var kardeÅŸlerim. Evet insanların ön yargılarını göz ardı edersek rabbani bir durum var. Güzel bir söz var, Muhammet Mütevelli Åžaravi, Hüsnü Mübarek’e söylüyor: Sen buraya Allah’ın kudreti sayesinde geldin. Evet ÅŸu söze bakın!
Devamında ÅŸunu söyler:
Allah Nemrut hakkında -ki Nemrut insanlara en kötü yönetimi uygulayan kiÅŸi olmuÅŸtur- Bakara Suresinde ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:
“Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi?”
Rabbimiz Nemrut için, Allah’ın kendisine nimet verdiÄŸini söylüyor. Nemruta malı veren Allah’tır. Nemrut ise mücrim ve en büyük isyancıdır. Yani herkesin sahip olduÄŸu ÅŸey Allah sayesindedir. Alim olsun zalim olsun, mümin olsun kafir olsun. Tüm mülk Allah’tandır. 40 Senedir Hizbullah’ın yaÅŸadığı ÅŸeyler Allah’ın apaçık yardımıdır. Åžimdi bunu tek tek anlatamayacağım ama bu çok açık bir konudur. Allah bu hizbe yardım ediyor ve onlar da bununla yürüyor. Çünkü onların bir vazifesi var! Daha önce bunu konuÅŸmuÅŸtuk. Bu hizb ümmetin ilerleyiÅŸinde çok önemli bir katkısı var. Bunu ÅŸuanda görüyoruz. Filistin halkının tarihi baÅŸarısıyla beraber -ki bunun baÅŸarısını düÅŸman dosttan önce takdir eder- ele almak gerekir. Nitekim Filistindeki direniÅŸ bile buraya borçludur çünkü onun sayesinde güçlenmiÅŸtir.
Fakat bu ümmete yeni giren bir ÅŸey var. Yenilenler, hainler, münafıklar ve ÅŸüphelenenler bu ümmette yepyeni bir ÅŸey olduÄŸunu itiraf etmek istemiyorlar. Oysa bu ümmet her ÅŸeye raÄŸmen, bayrağında kelime-i tevhit taşıyıp normalleÅŸtirme politikalarına girenlere raÄŸmen bunu baÅŸarıyor. Kabe vaizini gördük.. NormalleÅŸtirmenin başını çeken Polonya’da Yahudi mezarlığını ziyaret edip duan eden aÅŸağılık bir adamı vaiz yaptılar. Kabenin baÄŸrına Yahudi gazeteci ve vatandaÅŸları soktular, ellerini kollarını sallayarak Hz. Hamza’nın kabri gibi önemli yerlere gidiyorlar. Biraz daha anlatalım mı bu konuyu?
Muhayrik diye birisi vardır. Bir sahabe. AnlaÅŸmaya göre Peygamberimize saldırı düzenlendiÄŸinde Yahudiler ona yardımcı olacaktı. Fakat Uhud savaşı cumartesi günü oldu. Peygamberimiz onları çağırdığında Cumartesi günü savaÅŸamayacaklarını söyleyerek anlaÅŸmadan caydılar. Muhayrik de çıkıp onlara bir konuÅŸma yaparak onlara yalancı olduklarını yüzlerine haykırdı. Sizin bu inatlaÅŸmanız yalandır ve yaptığınız yanlıştır diyerek Uhud’da müslümanların safında savaÅŸmıştır ve ÅŸehit olmuÅŸtur. Peygamberimiz onun için: Muhayrike en hayırlı yahudidir demiÅŸtir ama müslüman olduÄŸu söylenmemiÅŸtir. İşte Hz Hamza’nın kabrinin yakınlarında olan Muhayrik’i ziyaret etmek istediÄŸini söyleyen Yahudiler aklımızla dalga geçmeye çalışıyor. İşte Hizbullah bunları engelliyor.
Åžimdi bir söz söyleyeceÄŸim bu söz bugünkü hutbenin yerine geçebilir:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediÄŸine verir. Allah, lütfu geniÅŸ olandır, hakkıyla bilendir.
(Maide, 54)
Hizbullah’ın özelliÄŸi tam kırk senedir müslümanlara karşı son derece ÅŸefkatli olmak ve kafirlere karşı son derece ÅŸiddetli olmaktır. DiÄŸer müslüman gibi geçinenlerde ise sadece kafilrlere karşı yumuÅŸak olup müslümanları ezme eÄŸilimleri görüyoruz.
“Åžüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzab 56)
Allah’ım İbrahim ve âline salat ve selam ettiÄŸin gibi Muhammed ve âline salat ve selam eyle. Allah’ım İbrahim ve âlini bereketli kıldığın gibi Muhammed ve âlini bereketli kıl. Åžüphesiz sen Hamidsin, Mecidsin.
Allah’ım bizi maÄŸfiretinle bağışla ve bize merhamet et, bizi affet ve kendinden baÅŸkasına muhtaç etme, kafirlerin tuzağını geri çevir, anne ve babalarımızı maÄŸfiret eyle, Kuran’ı kalbimizin baharı kıl. Allah’ım bizi muzaffer kullarından eyle, bizi galip gelen ordundan kıl, bizi onlara korku ve hüzün yoktur dediÄŸin kullarından eyle. Allah’ım bize hakkı hak olarak göster ve ona tabi olmayı nasip et ve batılı batıl olarak göster ve bizi ondan uzak tut, bizimle ol; aleyhimizde olma, halimizi daha iyi bir hale deÄŸiÅŸtir. Allah’ım Filistin’deki, Lübnan’daki ve her yerdeki kahraman mücahitlerimize yardım et, halimizi daha iyi bir hale deÄŸiÅŸtir. Allah’ım anne babalarımıza ve üzerimizde hakkı olanlara maÄŸfiret buyur.
“Åžüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder, hayasızlıktan, kötülükten ve zorbalıktan da nehyeder. Olur ki öÄŸüt alırsınız diye size öÄŸüt veriyor.” (Nahl 90)
KUDÜS GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM AKADEMİSİ