Hamd Âlemlerin rabbinedir. Allahım, Ey Rabbimiz! Senin vechinin celâline ve senin hükümranlığının yüceliÄŸine layık ÅŸekilde sana hamd olsun.
Seni bütün eksiklerden tenzih ederiz. Ancak sen kendine layıkıyla senâ edersin; biz seni layıkıyla övmeye güç yetiremeyiz. Allahım semavât dolusu, yeryüzü dolusu ve bunlardan öte dilediÄŸin dolulukta hamd sanadır.
Bütün övgüler ve yücelik sanadır. Kulların hak olarak söyledikleri sanadır. -ki hepimiz senin kulunuz-
Allahım senin verdiklerine mani’yoktur; mani’olduklarına da verilecek/verecek yoktur. Senin katında sâlih amel dışında dünyalık nimetlerin (mal – mülk, evlat) hiçbiri fayda veremez.
Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına; eÅŸi benzeri ve ÅŸeriki olmadığına ve efendimiz, önderimiz, hâbibimiz, ÅŸefaatçimiz Muhammed’in O’nun kulu Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim. Onu kendi kulları arasından seçip kendine dost kıldı. O da emaneti edâ etti, risâleti tebliÄŸ etti ve ümmete nasihat edip Allah için hak üzere cihad etti. Biz de buna ÅŸahitlik edenlerdeniz.
Selât ve selamların en güzeli ona, pak aline, seçkin ashabına ve din gününe kadar kendisine ihsan üzre tabii olanların üzerine olsun.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve kiÅŸi yarın için önden ne gönderdiÄŸine baksın. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (HaÅŸr/18)
DeÄŸerli kardeÅŸlerim Yüce Allah Äžafır Suresinde ÅŸöyle buyurur:
“Firavun dedi ki: Ey Haman! Benim için öyle (yüksek) bir kule yap; belki o yollara ulaşırım. Göklerin Yollarına. Böylece Musa’nın ilahına çıkarım. Çünkü ben onu yalancı sanıyorum. “İşte bu ÅŸekilde Firavun’a kötü iÅŸi süslü gösterildi ve yoldan alı koyuldu. Firavun’un tuzağı muhakkak boÅŸa çıkacaktı.” (Äžafır 36, 37)
Aynı kıssa Kasas Suresinde de geçer. Åžöyle:
“Firavun, “Ey önde gelenler! Sizin için benden baÅŸka bir ilah tanımıyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateÅŸ yak da, bana yüksekçe bir kule inÅŸa et, belki Musa’nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum” dedi.”
Firavun’un kibri kendisine Musa’nın ilahını öldürmeye kadir olduÄŸunu zannettirdi. HaÅŸa Musa’nın yalancı olduÄŸunu, kendisinden baÅŸka bir ilah bulunmadığını sandı. Åžayet öyle bir ilah varsa da kibri gökteki o ilahı öldürebileceÄŸi vehmine düÅŸürdü. Bu husus kıyametten hemen önce kıyamet alametlerinin en sonu olarak tekrar kendini gösterecek. Tabii bu, uzun ve detaylı açıklamalara ihtiyaç duyar. Deccal geldiÄŸinde Hz. İsa onu öldürdükten sonra doÄŸu tarafından çıkacak bir halk olan Yecüc ve Mecüc gelecek ve yeryüzündeki ahaliyi maÄŸlup ettiklerini sanarak silahlarını göÄŸe yöneltecekler, fırlattıkları silahları uçları kana bulanmış olarak geri düÅŸecek. Ayette geçen
göktekileri de öldürdük diyecekler. Tabii bu yaptıkları, ayetlerde geçen “Allah, taÅŸkınlıkta ileri gitmeleri konusunda kendilerine fırsat vermektedir” “Kafirler kendilerine mühlet vermemizin kendileri için hayırlı olduÄŸunu sanmasınlar. Onlara günahlarını arttırmaları için mühlet veriyoruz” ilkeleri gereÄŸincedir. Alemlerin Rabbi Ad Kavminden söz edince de durum böyledir. Ad Kavminin azaba uÄŸrayan topluluklardan olduÄŸunu defalarca zikrettik. Kuranda da çokça tekrar edilmektedir. Yemen’de yaÅŸadıklarını biliyoruz. Peki silahları neydi onların? Kılıç, at, ok… her ne ise… Sonuçta “yeryüzünde kibirlendiler ve kim bizden daha kuvvetlidir” dediler. Birkaç at ve birkaç kılıca sahip olan Ad kavmi, bir kibir anında “kim bizden daha kuvvetlidir dediler.”
“Kendilerini yaratan Allah’ın, kendilerinden daha kuvvetli olduÄŸunu görmediler mi? Onlar ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı. Biz de onlara, dünya hayatında aÅŸağılayıcı azabı tattırmak için o uÄŸursuz günlerde üzerlerine dondurucu kasırgalar gönderdik. Ahiret azabı ise daha aÅŸağılayıcıdır, onlara yardım edilmeyecektir.” (Fussilat 15,16)
Ad kavminden geriye hiçbir eser kalmadığını ve tam olarak nerde yaÅŸadıklarını kimsenin bilmediÄŸini defalarca zikrettik. Lut Kavminin Ölü Denizinde olduÄŸunu, Firavun’un eserleri de keza mevcut olduÄŸunu, Semud Kavminin kayalıkları yontarak oluÅŸturmuÅŸ oldukları maÄŸaraları Tebük yakınlarında halen duruyor. Kısacası hepsinin eserleri mevcutken Ad kavmine dair herhangi bir kalıntı yok. Kalıntılarının sadece Yemen’de bir yerde kumların altında saklı olduÄŸunu ama tam olarak nerde olduÄŸunu bilmiyoruz. Çünkü çarptırılmış oldukları ceza onların ameline göreydi. Çünkü ceza amelin cinsindendir. Kibirlerinin ve kendilerini ÅŸiÅŸirmelerinin çokluÄŸundan Yüce Allah, onlara dair hiçbir kalıntı bırakmadı. Hatırladığım kadarıyla 20 yıl önceydi, petrol ve su bulmak için yerin altını görüntüleyen bir Amerikan uzay aracının Yemen’de kumların altında bir ÅŸehir kalıntısını görüntülediÄŸini söylediler. Ancak ondan sonra buna iliÅŸkin baÅŸka bir haber almadık. Özellikle Firavun’da olduÄŸu gibi verdiÄŸimiz bu misallerde kibrin sahibine nasıl geri döndüÄŸünü görüyoruz.
Bazen insan, baÅŸkasından daha büyük kuvvet veya daha fazla mal elde ettiÄŸinde kendini adeta bir çölde kaybeder. Öyle ki, eline geçirirse Rabbü’l alemini öldürebileceÄŸi vehmine kapılır. Veya hiçbir beÅŸerin yapmaya güç yitiremediÄŸi bir ÅŸeyi yapacağını sanır.
Bazıları çıkıp Ehli Kitap kıssaları arasında Firavun ve Sarh (*yani Friravun’un inÅŸa etmesini istediÄŸi yapı) kıssasının benzeri var mıdır, diye soracak olursa, var ama farklı bir ÅŸekilde geçiyor deriz. Bizdeki kıssanın geçmiÅŸi dört bin yıla dayanır. Fakat Tevrat’ta geçen kıssada ise Firavun tarafından inÅŸa edilen kule, Babil Kulesi olarak kabul edilir. Oysa Babil Kulesi, Firavun’dan çok eski bir tarihe dayanır. Üstelik Babil Kulesi Mısır’da deÄŸil, Babil’dedir. Tevrat’ta geçen kıssada da bolluk ve rahatlık içinde yaÅŸayan bir topluluktan söz edilir, daha sonra azgınlaÅŸan bu topluluk Allah’ı öldürmeye karar verirler. Bunun için inÅŸa ettikleri kuleden yukarı doÄŸru belli bir merhaleye çıktıklarında dilleri birbirine dolandı. Söz konusu kıssaya göre o güne kadar bütün diller aynıydı ondan sonra diller farklılaÅŸtı. Tabiri caizse bu kıssanın felsefesi Kuran-ı Kerim’de geçen Bakara Suresindeki ÅŸu ayetle benzerlik arz etmektedir:
“İnsanlar tek bir ümmetti. Sonra Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi. Onlarla birlikte, insanlar arasında ayrılığa düÅŸtükleri konularda hükmetmeleri için hak üzere kitabı indirdi. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki kıskançlıklarından, kinlerinden dolayı bu (kitap) hakkında ayrılığa düÅŸenler kendilerine Kitap verilmiÅŸ olanlardan baÅŸkaları deÄŸildir. Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların üzerinde ayrılığa düÅŸtükleri gerçeÄŸi iletti. Allah dilediÄŸini doÄŸru yola iletir. (Bakara 213)
Tabii bu karşılaÅŸtırma baÅŸka bir araÅŸtırma konusudur. Fakat bu kıssayla bir benzerlik durumu var. Yüce Allah, Kuran’da Sarh ve Firavun kıssasından iki kez söz eder.
Konuya iliÅŸkin demek istediÄŸimiz ve sürekli zikrettiÄŸimiz husus Firavun’un bir çok davranış biçimini günümüzde Amerika müstekbirliÄŸinde görüyoruz. Amerika ki, silahıyla insanların akidesini deÄŸiÅŸtirmeye kadir olduÄŸuna inanıyor. Sadece Amerika deÄŸil, bir zamanlar Fransa da Cezayir’de insanların dinini deÄŸiÅŸtirebileceÄŸine inanıyordu. Mussolini, yirmi yıl boyunca Libya’nın haritasını deÄŸiÅŸtirmeye ve insanları baÅŸka bir dine sevk edebileceÄŸi inancı taşıyordu. Keza Hitler de öyle beÅŸ en fazla on yıllık bir hikayesi var. Müstekbir olan, yolunu kaybeder. Amerika da kendini kaybetmiÅŸ durumda, kısmen edindiÄŸi bir kanaat doÄŸrultusunda kısmen de Siyonist lobi etkisi altında dünyayı tamamıyla hegemonyasına alacağına inanıyor.
Biden bu düÅŸüncesi doÄŸrultusunda gizlice planlar yapıyorken Trump ondan daha netti. Nitekim kendisi Suudi’ye biz olmadan on beÅŸ gün ayakta kalamazsınız demiÅŸti. Bunu dil sürçmesiyle aÄŸzından kaçırmış olabilir ancak psikolojide dil sürçmesiyle söyleneni kalpte olana delil olarak gösterilir. Mesela geçen Bush Ukrayna meselesine dair konuÅŸurken Ukrayna diyeceÄŸine Irak dedi. Adamın kafası halen Irak’ta…
Evet kardeÅŸlerim bilinmeli ki, Amerika tüm gücü ve kibriyle, uÅŸaklarıyla, yönetime getirdiÄŸi veya yönetimden indirdiÄŸi krallarıyla İsrail’in güvenliÄŸini korumaya muktedir deÄŸildir. DeÄŸerli kardeÅŸlerim yine bilmemiz gerekir ki, takriben dünyadaki tüm siyasi sürtüÅŸmelerin, savaÅŸların, darbelerin, ortaya çıkan yeni partilerin ve ortadan kaldırılan partilerin yani tüm olayların merkezinde Siyonizmin güvenliÄŸi bulunmaktadır. Bu, sadece Lübnan ölçeÄŸinde deÄŸil tüm dünyada geçerli olan bir ÅŸeydir. Dünyada bile bu geçerliyken bölgede nasıl geçerli olmasın. ÖrneÄŸin Irak savaşının nedeni neydi? Saddam füzelere ve daha baÅŸka ÅŸeylere sahip oldu, yapmış olduÄŸu abesçe savaÅŸlar ve diÄŸer ihtilaflı meseleleri göz önünde bulundurmazsak adamın İsrail’e karşı tavrı ciddiydi.
Peki neden ErdoÄŸan geldi de hocası Erbakan gitti? Çünkü ErdoÄŸan İsrail’in güvenliÄŸine olumsuz bir etkide bulunmayacağına dair ittifak yaptı da onda. Veya Mursi neden geldi sonra gitti. Çünkü ilk baÅŸta İsrail’in güvenliÄŸini ve İsrail halkının refahına baÄŸlı kalacağına dair sözlerde bulunmuÅŸ ancak 2012’deki Gazze savaşında anlaÅŸmanın dışında hareket ettiÄŸinden hemen onu indirdiler. Neden falanca geliyor filanca gidiyor? Mesela Körfez ülkelerinde neden falanca kral veya prens yönetime getirilirken falanca kiÅŸiler de yönetimden uzaklaÅŸtırılıyor? -Tabii yönetime gelmelerini engelledikleri bu kiÅŸilerin bazısının isimlerini bilmiyoruz- Veya Faysal neden öldürüldü, yerine falan kiÅŸi getirildi? KardeÅŸlerim olayları bu ÅŸekilde okumamız gerekir. Evet, bu ÅŸeklin dışında okuyanlar gerçeklerden uzaklaşır. Doktor hastalığı doÄŸru teÅŸhis etmeden sana vereceÄŸi ilaç senin ölümüne sebep olabilir veya en iyi ihtimalle sana ÅŸifa vermez.
İsrail’in kalbinde iÅŸgal edilmiÅŸ Filistin’in orta yerinde İsrail’i hezimete uÄŸratması itibarıyla Lübnan, meselenin ekseninde yer alır. Çünkü biz hangi lafızla olursa olsun direniÅŸ dediÄŸimizde aynı ÅŸeyi kastediyoruz. DireniÅŸ birdir; Lübnan’daki, Filistin’deki ve bu ekseni destekleyen diÄŸer bütün direniÅŸ grupları birdir. Bazıları bu grupları ayrı göstermeye çalışıyorlar. Yahu kardeÅŸim biz meseleyi içerden biliyoruz… DireniÅŸ gruplarının elindeki silahların çeÅŸidi olsun, onlara hangi yolla ulaÅŸtırıldığı olsun yaklaşık olarak tüm detaylar birdir ve birbirlerinin tamamlayıcısıdır; kimisi imalat iÅŸiyle, kimisi ulaşım, kimisi kazı iÅŸleriyle ilgilenir kimisi de silahları ateÅŸleme alanında çalışır. Yani ortak operasyon odasıdır.
Evet, 2006’daki savaÅŸta DireniÅŸ Gücünü ortadan kaldırmak istediler. -Dikkat buyurun deÄŸerli kardeÅŸlerim, defalarca zikretmiÅŸ olabiliriz, ancak bunun ezberlenmesi lazım- KardeÅŸlerim dikkat ederseniz, 2006 yenilgisinden sonra, 2007 baÅŸlarından itibaren, yani İsrail’in yenilgisinin üzerinden beÅŸ ay geçmeden hem Lübnan’da hem baÅŸka yerlerde mezhepsel menfur birtakım hareketlenmeler cereyan etmeye baÅŸladı. Öyle ki İslam dünyasından bazı ileri gelenler ve alimler kendilerinden daha önce kullanmadıkları ve davranışlarına yansımayan bir takım mezhepçi söz ve düÅŸünceleri yaymaya baÅŸladılar. Peki neden? Çünkü askeri alanda kaybettiler, mezhepçi bir yolla kazanmak istediler. Tabii istediklerine ulaÅŸmadılar. Geçen yapılan seçimler de bu duraklardan bir duraktı. Kısacasını söyleyecek olursak Amerika’nın projesi suya düÅŸtü. Amerika’nın Lübnan’daki planı, tabii Suudi üzerinden uygulamaya koymak istediÄŸi projesi DireniÅŸ Gücü’ne yenilgi tattırmak, insanlara Lübnan halkının DireniÅŸ Gücü (*Hizbullah)’nü istemediÄŸi algısını yaratmaktı. Sarf ettikleri astronomik meblaÄŸa, manevi nüfuza ve hayal edilemeyecek uÄŸraÅŸlarına raÄŸmen bu olmadı. İsterseniz ben susayım David Schenker’in ses kaydını telefondan dinletelim, mevzuyu tümüyle özetler niteliktedir. Bu da yetmezse David Hale’nin sözlerini, bununla da ikna olmazsanız, Pompeo’nun sözlerini dinleyelim. Durum etlikten daha net bir ÅŸekilde ortadadır. Lakin ne yazık ki, onlara göre “1967 savaşının kahramanı” olan İsrail Savunma Bakanı MoÅŸe Dayan’ın dediyimiyle “Araplar okumaz, okusa da anlamaz.” MeÅŸhur bir kıssadır. MoÅŸe Dayan, 1967’den önce “Sina’yı Nasıl İşgal EdeceÄŸiz” diye bir kitap yazmış, kitabında eski tarihten 1956 savaşına kadarki süreci ele alarak İsrail’in Sina’yı nasıl iÅŸgal edeceÄŸine dair planları yazmıştı. Tam bir açıklıkla yazmıştı ve üstelik 1967’den önce. 1967’den sonra kendisine askeri planları içeren bir kitabı nasıl basarsın? Kendisi de o meÅŸhur cevabı verdi: “Araplar okumaz, okusa da anlamaz” dedi ve ekledi: “anlasalar da tatbik etmez.”
İşitin, iÅŸitin, iÅŸitin ey gafiller!! David Schenker ne demiÅŸti? Åžii tarafını isim vererek falanca ve filanca kiÅŸiyle alt etmek istedik, dedi. “Falanca ve filanca kiÅŸiyle bir araya geldik, amacımız Åžiiler arasında direniÅŸe karşı mücadele edecek birilerini bulmaktı” dedi. Ancak ÅŸimdi 27 Åžii milletvekilinin hepsi direniÅŸ yanlısıdır. Åžii taraftan oluÅŸan ana gövdeyi ortadan kaldırmayı baÅŸaramadılar. DireniÅŸ Gücü (*Hizbullah)’ne dil uzatabilecek veya İran iÅŸgali söylemlerini dile getirebilecek taÅŸ çatlasa en fazla kırk kiÅŸi bulabilecekler. Yani DireniÅŸ Gücüne karşı bir strateji geliÅŸtirme amaçlı kanun çıkartmak isteseler yeter sayıyı bulamayacaklar. Toplam oy sayısına gelecek olursak bu hususta Allah rahmet eylesin Refik Hariri’nin sözlerine baÅŸvuracağız. Kendisine siz sayısal çokluÄŸunuza güvenerek bize bakıyorsunuz, demiÅŸleri. Hristiyan kardeÅŸlerimiz bu sözleri dillerine pelesenk etmiÅŸler. NeymiÅŸ siz çoksunuz biz azız, bu duruma çare bulmak lazımmış… 43’te yani Lübnan’ın kurulduÄŸu yıl Müslüman ve Hristiyan nüfus eÅŸitti ÅŸimdi ise Hristiyan nüfus üçte birlik bir oran teÅŸkil ediyor. 1975 savaşının baÅŸlarında gerçekleÅŸen Deyr Seyyidet’ü-l Bir adlı toplantıda kendileri çekinmeden açık bir ÅŸeklde “medeniyet bakımından Müslümanlardan farklılık gösteriyor olmamız bizim suçumuz deÄŸil” dediler. Onlarda çocuk yapma oranı fazla bizde deÄŸil; onlar erken evleniyor, biz geç evleniyoruz; biz göç ettiÄŸimiz zaman Batı toplumlarıyla entegre olurken onlar tekrar geri dönüyor, diye ÅŸikayetlerini dile getirdiler… Evet bu söyledikleri doÄŸru… Çünkü Hristiyanlarda evlilik yaÅŸ ortalaması 35 ile 40 arasında deÄŸiÅŸirken Müslümanlarda 25 ile 30 arasında deÄŸiÅŸiyor; onlarda bir iki çocuk yaparken Müslümanlarda altı yedi çocuk yapıyor. Böylece bu yetmiÅŸ yılda aradaki nüfus farkının büyümesi normaldir. Kamil Åžemun döneminde Hristiyanlara epey vatandaÅŸlık verildi. Iraklı, Filistinli bir sürü Hristiyana vatandaÅŸlık verildi. “MiÅŸel Åžiha, Lübnan anayasasının babasıdır, Lübnan anayasasının babası!” diyerek övünürler. Halbuki MiÅŸel Åžiha ne Lübnanlıdır ne de Marunidir, kendisi Iraklı bir Keldanidir, BiÅŸara Huri onun kız kardeÅŸiyle evliydi. Bunları hiç zikretmiyorlar tarih kitaplarında “Lübnan anayasasının babası MiÅŸel Åžiha” diye okuttular. En azından “MiÅŸel Åžiha Iraklıdır, Hristiyandır, kendisine Lübnan vatandaÅŸlığı verdik çünkü Hristiyandı, çünkü doÄŸunun tüm Hristiyanlarının Lübnan’da toplanması hedefleniyor” diye bilirdiniz. Maalesef…
Neyse bunlar Hariri’ye bunu söylediklerinde Hariri de o halde bu konuyu tekrardan ele alalım Taif anlaÅŸmasının bir gereÄŸi olarak meclisteki sandalye sayısını yarı yarıya bölüÅŸtürelim diyerek onlardan yana durdu…
Seçimlerde Hizbullah yaklaşık yarım milyon, tam dört yüz on bin oy aldı. DiÄŸerlerinin her birinin oy oranı 190 bin bulamadı… Dün Cacaa, alaylı bir dille “Suriye’nin adamları hezimete uÄŸradı, Esad Hardan hezimete uÄŸradı, falanca ve filanca kiÅŸi hezimete uÄŸradı” dedi. İyi de Esad Hardan’ın yerine gelecek kiÅŸi kim? Tabii ki direniÅŸçi biri. İlyas Jarad gelecek; kendisi ulusal direniÅŸ cephesindeydi ve İsrail hapishanesinde kalmış biri… Peki sizin el-Kerame bloÄŸunun yerine getirdiÄŸiniz Firas Sellum’a ne demeli? Kendisi kazanır kazanmaz sizi rahatsız edecek ve Trablus’a yaraÅŸmayacağına inandığınız ÅŸekilde kutlama yapmak için Cebel Muhsin’e gitti. Daha seçim sonuçlarının yayınlanmasının üzerinden dakikalar geçmeden “Hizbullah’ın müttefiki Özgür Yurtseverler Hareketi seçimi kaybetti” diye söylentiler yaymaya baÅŸladılar. Daha ilk lahzalarda… gerçekten çok rahatsız edici… Peki sonra ne oldu? Özgür Yurtseverler Hareketi Selvan, Metn ve Akkar’da, hatta hiç kimsenin tahmin etmediÄŸi Sünni bölge olan Vadi Halit’te bile kazandı. Cibran Basil’in aleyhinde yürütülen tüm propagandalar ve Amerikan istihbaratının yaydığı yalanlara, bir taraftan da kendisini düÅŸtüÄŸü hatalara raÄŸmen müttefikleriyle birlikte 21 vekil çıkardı. Åžahsen ben beklemiyordum… Cibran Besil’in, MiÅŸel Avn’ın tüm hatalarına raÄŸmen, Suudi elçiliÄŸinin tüm karşıt çabalarına ve sarf edilen paralara raÄŸmen Özgür Yurseverler Hareketi, Lübnan Kuvvetleri Partisinden daha fazla oy aldı. KardeÅŸlerim bu gerçekten kolay bir ÅŸey deÄŸil, siz biliyorsunuz bizim Basil’e ve Özgür Yurtseverler Hareketine bakışımızı biliyorsunuz. Fakat onlara çok yüklenemiyoruz. Çünkü ÅŸöyle bir musibetle karşı karşıyayız. Onları sert bir ÅŸekilde eleÅŸtirdiÄŸimizde bu Kuvvetler partisinin iÅŸine yarıyor maalesef. Ki bizim nazarımızda Lübnan Kuvvetleri partisi, suçun, iÅŸbirlikçiliÄŸin, gericiliÄŸin diÄŸer adıdır ve Lübnan’ın vatan menfaatlerine her anlamıyla muhaliftir. Bunu kesinlikle İslami bir perspektiften veya Müslüman olmam kaygısıyla söylemiyorum; Lübnan’ın en basit vatani menfaatlerini bile ölçü aldığımızda Kuvvetler partisi makbul deÄŸildir. Ancak Samir Caca Esad eÅŸ-Åžeftari’nin yaptığını yaparsa düÅŸünürüz. Esad eÅŸ-Åžeftari, vicdanı kendisine azap vermeye baÅŸlamıştı, 2000 yılında Kuvvetler Partisinde görevliydi, çıktı ve “biz burada öldürdük, ÅŸurada kestik, orada ihanet ettik” diye itiraflarda bulundu, daha sonra İsrail tarafından oÄŸlu öldürülen Kasir ailesinden bir kadını ziyaret ederek ona oÄŸlunun mezarının yerini söyledi. Caca bu seviyeye ulaşırsa düÅŸünürüz. Lakin onun iÅŸbirlikçilikle dolu geçmiÅŸinin kendisini bu seviyeye ulaÅŸtıracağını düÅŸünmüyorum. En son 2017’de Suudilerin yanına gitmiÅŸ Saad Hariri’yi diskalifiye etmelerini yerine kendisini desteklemelerini istemiÅŸti. Binlerce kez tekrar ettik Ey Caca! Seyda’nın doÄŸusunda yaklaşık 39 gün süren 11 Mart 1985’te baÅŸlattığın savaÅŸta DoÄŸu Seyda’nın Hristiyanlarının lehine olan tek bir sebep söyle! Binde bir bile olsa onların yararına olan tek bir ÅŸey söyle! Saldırı 39 gün devam etti ancak bir ÅŸey çıkmadı ve güvenlik saÄŸlandı. Oradan fitne çıkar diye herkes kaygılandı, ÅŸükürler olsun ki çıkmadı. Durumu Beya el-Havatım filmindeki adamın durumuna benzedi… İsrail kendisine haber vermeden oradan çekildi. DüÅŸünsenize kendisine haber vermeden çekildi. Yani kendileriyle birlikte silah taşıdığı İsrail’in yanında bu adamın hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Bu iÅŸbirlikçinin Siyonistler nezdinde hiçbir kıymete sahip deÄŸil. Onu öylece bizim silahlı kardeÅŸlerimizin önünde terk edip bıraktı. O zamanlar İsrail’in çekildiÄŸi haberini ilk alan bendim. Gazeteci beni aradı ve “İsrail güçleri, Seyda’nın doÄŸusundan Merfa yönüne doÄŸru ilerliyor” dedi. Ben de bunun üzerine Beyrut Arap Sesi radyosunu arayıp bunu haber verdim. Hatta o zaman bu haberi tekzip eden birçok telefon aldım. Halbuki bu sabah kadar aydınlık bir gerçekti; İsrail çekildi ve Caca yenildi. 1985’te yenilginin birinci yıl dönümünde yetkililerden birine gazeteci neden yenildiniz diye sorunca, adam açık ve net bir ÅŸekilde “İsrail bize haber vermeden çekildi, biz de yenildik” dedi. Gerçekten deÄŸersiz uÅŸaklarsınız! Neden sırtınızı İsrail’e dayıyorsunuz? Aynı ÅŸey daÄŸda da meydana geldi. Orada da sizi sattılar. Size deÄŸer vermedikleri halde halen İsrail ve Amerika’ya tutunuyorsunuz…
Åžuanda Lübnan’daki manzara itibariyle Amerikan-Siyonist-Suudi projesi Lübnan’da yenilmiÅŸtir, direniÅŸ ise kazanmış, halkı da kenetlenmiÅŸtir. DireniÅŸin gücü sadece Lübnan’da deÄŸil; hem Lübnan hem Filistin’dedir. Balbek halkının deniz istediÄŸini söylüyorlardı. Alın iÅŸte Balbek halkı kendisi denize dönüÅŸtü, Seyyid Hasan’ı dinleyen halktan bir deniz. Sadece burası deÄŸil, Åžehit Åžirin Ebu Akile’nin Kudüs’te defnedilmesi sırasında toplanan büyük kalabalığı görünce de bakın iÅŸte bunlar tek bir millettir dedim. Hepsi direniÅŸin yerinde yer aldı, oyunu direniÅŸten yana kullandı dolayısıyla bunlar birdir aralarında fark gözetmeyin. Siyonizmin suçlarını dile getiren ve direniÅŸe silahla veya bir sözle, bir ÅŸiirle veya bir duruÅŸla destek veren herkes direniÅŸin ta kendisi olur. İsrail’in zeval bulacağına inanan her kimse direniÅŸin bir üyesidir. Her kim Amerika’nın gücünün İsrail’i korumaya yetmeyeceÄŸine inanırsa direniÅŸin bir ferdi olur. Mezhepsel ve bölgesel sınıflandırmalardan uzak bir ÅŸekilde ümmetin bir bütün olduÄŸuna inanan kiÅŸi direniÅŸtir. Konuları bu ÅŸekilde anlamamız icab eder. Evet bu manada kazananlar bizleriz. Tabii ÅŸunu da belirtmemiz gerekiyor, seçimlerde direniÅŸi töhmet altında bırakmak için “fesat ve yolsuzluÄŸa karşı” sloganını kullanan taraflar dışında da fesat ve yolsuzluÄŸa karşıyız diyenler var. Yani fesat ve yolsuzluÄŸa karşıyız diyen herkes direniÅŸ karşıtı deÄŸildir. Schenker “kendi diliyle yolsuzluk bizim icadımızdır, ekonomik krizin çıkmasını biz istedik, Lübnanlıların aç bırakılmasını biz istedik” dedi. Evet, bunu alenen söyledi. Biz her ne kadar dediysek inanmıyorlardı, aklı başında ve vatanını seven hiç kimsenin inanamayacağı “DireniÅŸ gücü yolsuzluk hususunda anlaÅŸma saÄŸlamış” gibi sözler ediliyordu… Öncelik verilmesi gereken iÅŸler var, birisi beni öldürmeye geldiÄŸinde kendisine “üzerimdekiler güzel deÄŸil dur bir dakika üstümü deÄŸiÅŸtireyim, sonra öldür” demem. Adam direniÅŸ gücünü öldürmeye gelmiÅŸken çıkıp ona falanca yolsuzluk yapıyor, filanca bilmem ne ediyor dememek lazım. İkinci büyük yalan ise Lübnan’daki İran nüfuzunun Amerika nüfuzu ile kıyaslanmasıdır. Göz var nizam var buna inanacak kim çıkar. Aklı başında bir insan için böyle bir kıyas söz konusu olamaz. (*Seçim sonuçları vesilesiyle) DireniÅŸ Gücünü, baÄŸlılarını, Filistin’i ve bu davaya gönül vermiÅŸ herkesi tebrik ediyorum.
******2. HUTBE******
Hamd Allah’adır, salat ve selam yaratılmışların efendisi Allah’ın elçisi Muhammed’e ve onun yolunu takip edenlerin üzerine olsun. Åžehadet ederim ki, Allah’tan baÅŸka ilah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir.
“Ey İman edenler Allah’tan sakının”
Evet deÄŸerli kardeÅŸlerim İslam ve DireniÅŸ net bir yürüyüÅŸle ilerliyor. DireniÅŸ bundan çok daha güç durumlara maruz kalmıştı. 1993’te direniÅŸi ortadan kaldırma operasyonu çekmiÅŸlerdi, olmadı. 1996 yılı, Gazap Üzümleri yılıydı. Peki o yıl ne oldu? Nisan anlaÅŸmasıyla DireniÅŸ Gücü (*Hizbullah) meÅŸru hale geldi. Åžöyle ki, Amerika anlaÅŸmaya Lübnan topraklarına yönelik bir saldırı durumunda DireniÅŸ kendini savunabilir maddesini koydu. DireniÅŸ 2000 yılında da zafer elde etti, 2006’da ise bulunduÄŸu konumdan daha üst bir konuma ulaÅŸtı. Mezhepsel fitne etki etti tabii… Yüce Allah’ın da buyurduÄŸu gibi “Onlar size ezadan baÅŸka kesinlikle bir zarar veremezler.” Evet, belli yerlerde eziyet var. 2012, 2013, 2014 yılları ise yalandan İslam adı altında radikal gruplar tarafından pompalanan mezhepsel fitne yıllarıydı. Suriye’deki hedefleri neydi? İslam devleti mi kurmaktı? Hedef direniÅŸi vurmaktı. Hikaye çok açık deÄŸerli kardeÅŸler… Suriye’deki savaÅŸ için o kadar para harcadılar ki, sırf direniÅŸi ortadan kaldırmak için bunu yaptılar. Åžimdi diyeceksiniz ki, Suriye rejimi, zalim bir polis rejimiydi, istihbarat ülkesiydi. Tamam farz edelim ki öyle. Suriye’ye açılan savaşın sebebi bu muydu, yoksa direniÅŸi desteklemesi miydi! HoÅŸuma giden bir darbı mesel var, denilir ki, dangalaklık acı verseydi, insan uyuyamazdı. Çünkü sürekli insanların feryat figanları duyulurdu. Ne var ki, dangalaklık acı vermiyor, tıbbi bir etkisi yok çünkü. Fakat dangalaklık oranı çok çok yüksek, üstelik bu dangalaklar insanları hafife alıyor. Yüce Allah’ın da buyurduÄŸu gibi:
“O kavmini küçümsedi onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavimdi.” (Zuhruf 54)
Elhamdulillah görmek isteyene her ÅŸey apaçık ortadadır. Allah’tan sonumuzu hayırla tamamlamasını diliyoruz.
“Åžüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzab 56)
Allah’ım İbrahim ve âline salat ve selam ettiÄŸin gibi Muhammed ve âline salat ve selam eyle. Allah’ım İbrahim ve âlini bereketli kıldığın gibi Muhammed ve âlini bereketli kıl. Åžüphesiz sen Hamidsin, Mecidsin.
Allah’ım bizi maÄŸfiretinle bağışla ve bize merhamet et, bizi affet ve kendinden baÅŸkasına muhtaç etme, kafirlerin tuzağını geri çevir, anne ve babalarımızı maÄŸfiret eyle, Kuran’ı kalbimizin baharı kıl. Allah’ım bizi muzaffer kullarından eyle, bizi galip gelen ordundan kıl, bizi onlara korku ve hüzün yoktur dediÄŸin kullarından eyle. Allah’ım bize hakkı hak olarak göster ve ona tabi olmayı nasip et ve batılı batıl olarak göster ve bizi ondan uzak tut, bizimle ol; aleyhimizde olma, halimizi daha iyi bir hale deÄŸiÅŸtir. Allah’ım Filistin’deki, Lübnan’daki ve her yerdeki kahraman mücahitlerimize yardım et, halimizi daha iyi bir hale deÄŸiÅŸtir. Allah’ım anne babalarımıza ve üzerimizde hakkı olanlara maÄŸfiret buyur.
“Åžüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder, hayasızlıktan, kötülükten ve zorbalıktan da nehyeder. Olur ki öÄŸüt alırsınız diye size öÄŸüt veriyor.” (Nahl 90)
KUDÜS GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM AKADEMİSİ