Hamd Âlemlerin rabbinedir. Allahım, Ey Rabbimiz! Senin vechinin celâline ve senin hükümranlığının yüceliÄŸine layık ÅŸekilde sana hamd olsun.
Seni bütün eksiklerden tenzih ederiz. Ancak sen kendine layıkıyla senâ edersin; biz seni layıkıyla övmeye güç yetiremeyiz. Allahım semavât dolusu, yeryüzü dolusu ve bunlardan öte dilediÄŸin dolulukta hamd sanadır.
Bütün övgüler ve yücelik sanadır. Kulların hak olarak söyledikleri sanadır. -ki hepimiz senin kulunuz-
Allahım senin verdiklerine mani’yoktur; mani’olduklarına da verilecek/verecek yoktur. Senin katında sâlih amel dışında dünyalık kısmetlerin (mal – mülk, evlat) hiçbiri fayda veremez.
Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına; eÅŸi benzeri ve ÅŸeriki olmadığına ve efendimiz, önderimiz, hâbibimiz, ÅŸefaatçimiz Muhammed’in O’nun kulu Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim. Onu kendi kulları arasından seçip kendine dost kıldı. O da emaneti edâ etti, risâleti tebliÄŸ etti ve ümmete nasihat edip Allah için hak üzere cihad etti. Biz de buna ÅŸahitlik edenlerdeniz.
Selât ve selamların en güzeli ona, pak aline, seçkin ashabına ve din gününe kadar kendisine ihsan üzre tabii olanların üzerine olsun.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve kiÅŸi yarın için önden ne gönderdiÄŸine baksın. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (HaÅŸr/18)
Ey deÄŸerli kardeÅŸlerim İsra ve Mirac gecesini anacağız. Bu mucizenin büyük önem taşımasının sebebi sadece Resulullah (s.a.v)’in yaÅŸadıklarıyla ilgili olmasından deÄŸil, bununla birlikte günümüzle irtibatlı olmasıdır. Buna bir delil olarak ayetlerin bu mucizeyi doÄŸrudan İsrail oÄŸullarıyla iliÅŸkilendirdiÄŸini görüyoruz. Bir diÄŸer husus ise İsra ile ilgili sadece bir ayet vardır, o da ÅŸu ayettir:
“Kulunu bir gece vakti Mescidi Haram’dan kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götüren Allah ne yücedir! DoÄŸrusu O, iÅŸitir ve görür.” (İsra 1)
Kur’an’da İsra üzerine bunun dışında bir ayet yoktur. Ancak Mirac’a gelecek olursak bu Mucizeyi Allah Necm Suresinin baÅŸlarındaki ayetlerde zikretmektedir:
“Sonra yaklaÅŸtı, derken daha da yaklaÅŸtı. O kadar ki (birleÅŸtirilmiÅŸ) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Böylece kuluna vahyedeceÄŸini vahyetti. Gözünün gördüÄŸünü gönlü yalanlamadı. Onun gördüÄŸü ÅŸey hakkında ÅŸimdi siz onunla tartışacak mısınız? Andolsun ki onu diÄŸer bir defa da cennet-i Meva’nın bulunduÄŸu Sidre-tül üntehanın yanında gördü. (Necm 8-15)
Bununla birlikte İsra lafzı Mirac lafzından daha açık ve daha sabit bir ÅŸekilde geçmektedir. Bundan yola çıkan bazı sefih ve cahiller Mirac hakkında kuÅŸku uyandırma cüretini gösterdiler. İsra mucizesine dil uzatanı daha duymadık. Herkesin bildiÄŸi gibi “İsra”nın kelime anlamı gece yürüyüÅŸüdür. ÖrneÄŸin “Beyruta İsra ettim” dediÄŸin zaman, “Geceleyin Beyrut’ta gittim” demiÅŸ oluyorsun. Yani “geceleyin gittim” demene gerek kalmıyor, zaten “isra” gece gitmek demektir. İlgili ayette diÄŸer önemli bir husus ise Yüce Allah’ın fiile vurgu yapmış olmasıdır. Åžöyle: “Kulunu bir gece vakti götüren…” ibaresiyle yaratılmışların efendisini de unutmuyor. Çünkü böylesine uzun bir mesafeyi gecenin küçük bir zaman diliminde kat etmesi olanaksızdı. Ancak iÅŸ alemlerin Rabbine tevdi edildiÄŸinde imkansızlar mümkün olur. Çünkü bunu yapmak O’nun elindedir, zaman O’nun elindedir, mesafeler O’nun elindedir ve kudret O’nun elindedir. Allah, bu mucizeyi Hz. Muhammed (s.a.v)’e ikramda bulunmak üzere gerçekleÅŸtirdi. Bu mucizenin diÄŸer mucizelere benzemediÄŸini de tekrar etmiÅŸ olalım. Åžöyle ki, Yüce Allah diÄŸer peygamberlere peygamberliklerini kanıtlamak için mucize verirdi. ÖrneÄŸin Yüce Allah Mısır’da yaÅŸayan İsrail oÄŸullarının gözleri önünde Musa peygamber için denizi yardı ve hep beraber denizin toprağına ayak bastılar. Daha sonra bulutları onların üzerine gölge yaptı, kudret helvası ve bıldırcın indirdi, pınarlar fışkırttı… İşte bütün bu mucizeleri Musa’nın peygamberliÄŸini İsrail oÄŸullarına kanıtlamak üzere gönderdi. Yine Hz. İsa (a.s) çamurdan bir kuÅŸ maketi yaptı, sonra ona üfürdü gerçek bir kuÅŸa dönüÅŸtü, eliyle körün gözünü meshetti gözleri açılıverdi. Bunun için ona Mesih denildi. Havariler onunla konuÅŸsun diye ölüyü diriltti. Ancak İsra ve Mirac mucizelerini kimse görmedi. Hatta o esnada evinde yatıya kaldığı Ümmühane bile bir ÅŸey görmedi. Bu mucizeyi Resulullah (s.av) haber verdi. Bunu haber verirken de sözlerini ispat etmek için baÅŸka bir mucizeye ihtiyaç duydu. Kendisine “biz Beytü’l-Makdis’e develerle bir ayda ancak varıyoruz, sen ise bize bir gecede oraya gidip döndüÄŸünü söylüyorsun, o halde bize Beytü’l-Makdis’i tarif et de sana inanalım” dediler. Tabii Beytü’l-Makdis dediÄŸimiz zaman Mescid-i Aksa’yı kastetmiyoruz. O zamanlar Mescid-i Aksa mevcut deÄŸildi. Allahualem onunla ÅŸuan Mescid-i Aksa’nın altında bulunan o yapı kastediliyor. Aziz kardeÅŸlerimiz orayı temizleyip çeki düzen verdiler… İnternette, youtubede görüntüleri var dileyen bakabilir… Bir ara baya bakımsızdı… Tabii o vakitlerde muhtemelen orası İsrail oÄŸulları veya tam hatırlamıyorum Romalılar için bir mabed kabul ediliyordu. O halde Mescid-i Aksa denildiÄŸinde mekan yani yer kastedilmektedir. Ayette de geçtiÄŸi gibi “Hani biz İbrahim’e evin yerini belirtmiÅŸtik.”(Hac 26) Aynı anlam. Yani ÅŸehrin tümü, ki o zaman küçük bir ÅŸehirdi, adı Beytü’l-Makdis idi. Kendisine bize Beytü’l Makdis’i tarif et dediklerinde Mescid kastedilmedi, mescid yoktu zaten. Kastedilen ÅŸehirdi. Tabii Resulullah (s.a.v) bir seyahat gezisine çıkmamıştı ta ki onlara ÅŸehri tarif edebilsin. Orayı gezmedi. Belli bir mekana gitti, orda peygamberlere Mirac hadisesinden önce veya sonra namaz kıldırdı. Bence Mirac’dan sonra kıldırdı. Çünkü hadiste buyruluyor ki, geçtiÄŸi her semada karşılaÅŸtığı peygamber veya peygamberler Cibril’e “bu yanındaki kim ey Cibril” diye sormuÅŸlar. O da onlara “Muhammed” diye cevap verdiÄŸinde, ÅŸaşırarak “demek gönderildi” gönderildi demiÅŸler. Dolayısıyla namazı Mirac’tan sonra kıldırmış olmalı. Tabii konumuz bu deÄŸil, konumuz daha önce orayı görmediÄŸi halde Beytü’l-Makdis’i nasıl tarif edeceÄŸidir. Buna iliÅŸkin Resulullah (s.a.v) “Yüce Allah bana Beytü’l-Makdis’i” gösterdi diye buyurdu. Allah kendisine Beytü’l-Makdis’i net bir fotoÄŸraf ÅŸeklinde gözünün önüne getirdi, O da orayı kapı kapı, sokak sokak tarif etmeye baÅŸladı. O halde bu mucize baÅŸkalarını ikna etmek üzere gönderilen diÄŸer mucizelerden deÄŸildir. Bu mucize mahlukatın efendisi Muhammed (s.a.v)’e verilen özel bir mucizedir. Bununla bazı ana hususları ispat etmek istenmiÅŸtir. Bu hususların başında gelen ise Kudüs’ü peygamberlerden miras almasıdır. Çünkü Kudüs peygamberlerin mirasıdır. Tabii en önemlisi de namazın farz kılınmasıdır. Ayrıca Zuhruf Suresinin 45. Ayetinde peygamberlerle peygamberleri de gördüÄŸü belirtilmektedir. ZannettiÄŸim kadarıyla müfessirlerin tümü bu ayeti böyle kabul ediyor.
“Senden önce gönderdiÄŸimiz elçilerimize sor: Rahman'dan baÅŸka kulluk edilecek ilahlar var etmiÅŸ miyiz?” (zuhruf 45)
Evet, bu mucizenin diÄŸer peygamberlere verilen mucizelerden farklı görevleri vardır. -Tabii bununla birlikte diÄŸer peygamberlere verilen mucizelere benzer baÅŸka mucizeler de efendimize verilmiÅŸtir. Hastaları iyileÅŸtirmesi gibi, gözü çıkanın gözünü yerine koyup tekrar görmesini saÄŸlaması gibi mucizeler…- Söz konusu mucizenin görevlerinden biri de o hadiseyi günümüzle irtibatlandırmaktır Allahualem. Nasıl derseniz? Åžöyle “Bir gece vakti kulunu Mescid-i haramdan Mescid-i Aksa’ya götüren Allah ne yücedir.” Ayetinden sonra söz direk İsrail oÄŸullarına yöneliyor:
“Mûsâ’ya kitabı verdik ve “Benden baÅŸkasına güvenip dayanmayın” diyerek o kitabı İsrâiloÄŸulları’na bir hidayet rehberi kıldık.” (İsra 2)
“Biz kitapta İsrâiloÄŸulları’na ÅŸöyle bildirmiÅŸtik: “Yeryüzünde mutlaka iki defa fesat çıkaracak, çok böbürleneceksiniz.” (İsra 4)
Ayetlerde görüldüÄŸü üzere İsra hadisesinin geçtiÄŸi yerden hemen sonra doÄŸrudan İsrail oÄŸullarından söz ediliyor. Tabii burada kastedilen Ehlikitap yalnızca Yahudilerdir. Peki ey deÄŸerli kardeÅŸlerim farklı bu iki durumu birbirine baÄŸlayan hususun ne olduÄŸunu ve o zamanda orda Yahudiler diye bir ÅŸeyin bulunmadığını bilip anlamanız lazım. Yahudilere o vakit Mescid-i Aksa’ya girmeleri Hristiyanlar tarafından yasaklanmıştı. Çünkü Hristiyanlar bizden de önce Kudüs konusunda kaygı taşıyorlar. Bu, İsra hadisesinden yaklaşık on sekiz yıl sonra imzalanan Ömer Vesikası tarafından tasdik edilmiÅŸ bir bilgidir. Ömer bin Hattab Kudüs PatriÄŸi Sofronios ile anlaÅŸma vesikanın maddelerini yazdıklarında Kudüs PatriÄŸinin Ömer bin Hattab’a ne ÅŸart koÅŸmuÅŸtu? Patrik Sofronios, Emirü’l-müminin Ömer bin Hattab’a Kudüs’ün anahtarlarını teslim etmesi karşılığında Yahudileri Kudüs’e sokmama maddesini anlaÅŸma maddelerinin arasına eklemeyi ÅŸart koymuÅŸtu. Hristiyanların ÅŸart koÅŸtuÄŸu ÅŸeye bakın! Emirü’l müminine diyorlar ki, sana Kudüs’ün anahtarını ancak Yahudileri buraya almaman koÅŸuluyla teslim edeceÄŸiz! İsrail OÄŸullarını burdan men edeceksin… Bunlar bizim uydurduÄŸumuz ÅŸeyler deÄŸil, yazılı bilgilerdir. Tekrar edelim Patrik anlaÅŸma vesikasında “Yahudiler Kudüs’e girmeyecek “maddesinin eklenmesini istedi. Çünkü ta 64 yılına kadar Hristiyan Tarihinin öÄŸretilerine göre Hz. İsa’yı haça gerenler Yahudilerdir. Daha doÄŸru bir ifadeyle Hz. İsa’nın haça gerilmesine sebep olanlardır, çünkü Romalılar onu haça gerdi. -Yani günümüzde de devam ettiÄŸi gibi verilen kararın arkasında onlar vardı.-
Bu inanış, ABD’nin tarihindeki tek Katolik baÅŸkanı John Kennedy’nin o zamanki 6. Papa Pauls’tan duruma yönelik bir fetva istemesine kadar sürdü. Kennedy, Papa’ya “ÅŸuanda İsrail’le uÄŸraÅŸacak vaktimiz yok, bizim öncelikli sorunumuz Sovyetlerledir. Dolayısıyla Yahudilerin elini İsa’nın kanından aklandıracak bir fetva çıkart” dedi. Bunun üzerine Papa, böyle bir fetva çıkardı. Tabii kısmen haklı bir fetva, çünkü o hadiseye bütün İsrail oÄŸulları iÅŸtirak etmemiÅŸti. Ancak bundan murad edilen dini bir düzeltme deÄŸildi, siyasi bir hedefti.
O halde ey deÄŸerli kardeÅŸlerim İsra ve Mirac hadisesinde orda Yahudiler yoktu. Peki buna raÄŸmen neden birinci ayetten hemen sonra İsrail oÄŸulları söz konuÅŸ oluyor? Üstelik hangi ÅŸekilde söz konusu oluyorlar?
“Yeryüzünde mutlaka iki defa fesat çıkaracak, çok böbürlenecekler”
mealinde söz ediliyorlar. Böylece Mesih’ten önce 576 yıl önce yaÅŸanmış bir hadiseyle irtibat kuruluyor. Åžöyle ki, Nebukadnezar Babil’den gelerek mabedi yıktı, İsrail oÄŸullarını sürdü, mabedin taÅŸlarını da Babil’e götürdü. İşte o günden bu yana İsrail oÄŸulları yeryüzünde hiçbir siyasi oluÅŸuma sahip olmadı. Sadece toplumsal bir takıp kümeler oluÅŸtu. ÖrneÄŸin Yahudi Mahallesi, gibi… Ancak resmi anlamda kararlarını yürütebilecekleri siyasi bir yapı, temsiliyyet, devlet veya herhangi bir oluÅŸuma sahip olmadılar.
Ayet onların iki defa fesat çıkaracaklarını belirtmiÅŸti. O halde birincisi sona erdi, ya ikincisi? Bazıları ayeti baÅŸka biçimde yorumluyorlar, dilin gramerine dikkat çekerek geçmiÅŸ ve gelecek zaman ibarelerini öne sürüyorlar. Hayır Arapça hele hele Kuran dili bu gibi sınırlandırmalardan daha geniÅŸtir. Ayette kastedilen ikinci merhale ÅŸuan içerisinde bulunduÄŸumuz merhaledir. Bazı basit kiÅŸiler, ÅŸunu diyor: İkinci merhale de geçti. Çünkü Hz. Peygamber Beni Kurayza, Beni Nadir ve Beni Kaynuka Yahudilerinin boyunlarını vurdu. İşte bu hadise ikini merhaleyi oluÅŸturuyor, diyorlar. Hayır… Bir kere bunlar siyasi bir yapı deÄŸillerdi, bir karar sahibi veya bir nüfuz ve yetkileri yoktu, Evs ve Hazrec’in yanında çalışan kabilelerdi. Tamam ticaretle uÄŸraÅŸanları vardı ancak siyasi bir yetkinlikleri yoktu. İkinci merhaleyi oraya baÄŸlayanlar cahil olmalılar. Ayet açıkça İsra’dan yani Mescid-i Aksa’nın geçmesinden hemen sonra onları söz konusu ederken Medine’de yaÅŸanmış bir hadiseyi Mescid-i Aksa’yla nasıl irtibatlandırıyorlar anlamış deÄŸilim.
Allahualem İsra ve Mirac hadiselerinin en önemli vazifelerinden biri Kudüs’ü Müslümanların gelecek günleriyle irtibatlandırmaktır. Bu rabbani ve mucizevi irtibatın farkında olan Filistin ve Lübnan’daki kahraman mücahitler ve az sayıdaki mütedeyyin kesimin dışında bugün Müslümanlar kendilerinden talep edilen ÅŸeyin büyüklüÄŸünü idrak etmiyorlar ne yazık ki. Bu irtibatın görevi nedir deÄŸerli kardeÅŸlerim? Åžöyle ki, Kuran’ın mucizeleri nihayete ermez, yani Kuran’daki sözlerin vakti geçmez. Her zaman ondan bir ÅŸey zuhur eder. ÖrneÄŸin, yirminci yüzyılın baÅŸlarında ancak bilimle tefsiri mümkün olan ayetlerin tefsiri ortaya çıkmaya baÅŸladı. Mesela anne karnındaki ceninin tarif edilmesi, bulut ve yaÄŸmurun yağışının nasıl meydana geldiÄŸi, parmak izi, her ÅŸeyin erkek ve diÅŸiden, pozitif ve negatif zıt kutuplulardan meydana geldiÄŸinin haber verilmesi, mikroskopsuz bir ÅŸekilde küçük canlıların tarif edilmesi ve daha nice mucizelerin bilim yoluyla ortaya çıkması bunlardan bazılarıdır.
Bugün bu büyük mucizeyi görmeye ve ona dokunmaya uzak olmayan bir vakte ermiÅŸ bulunmaktayız. Bunu daha önce de ben ve bir çok kiÅŸi dile getirmiÅŸtik. Ancak birkaç gün önce bununla ilgili beni hayrete düÅŸüren İsrailli bir generalin emekli olduktan sonra yazmış olduÄŸu kitabı okumam oldu. Kitabında İsrail’in 2022’de yıkılacağını belirtmiÅŸ. Tabii yıkımını Yahudi bir senaryoyla çizmiÅŸ, yani İsrail büyük bir darbeyle yıkılacağını iddia etmiÅŸ ancak sonuç itibariyle bazı Yahudi anlayışları doÄŸrultusunda bir ÅŸeyler katmış. Yine kendisiyle bir çok konuda kendisiyle ihtilafa düÅŸtüÄŸümüz Ramallah’ta ikamet eden kardeÅŸimiz Bessam Cerrar’ın da buna iliÅŸkin otuz yıldan beri sürdürdüÄŸü çalışmaları var. Kendisi burada ikamet ettiÄŸi zaman onun bir kitapçığı elimize geldi, sayfa sayısı yüzden azdı. Åžimdi ise sanırım bin sayfalık bir çalışması var. İçeriÄŸi Kuran lafızları ve daha bir çok konuyla ilgili araÅŸtırmaları mevcut. Kitabında İsrail’in 2022’de yani Hicri 1444 yılında yok olacağını iddia ediyor. Hatta Rum savaşının meydana geleceÄŸini iddia etmiÅŸti. – Bunun Rusya ve Ukrayna savaşıyla bir ilgisi var mıdır bilmiyorum-. Bu çalışmalarla ilgili ÅŸahsi kanaatim bunları ne yüzde yüz kabul edemekten yanadır ne de topyekün ret etmekten yanadır. Tabii bundan daha çok ÅŸerh edilmeye muhtaç konulardır. Daha önce size defalarca söylemiÅŸ ve tekrar etmiÅŸtim: Bu konulara iliÅŸkin rivayetler İsrail oÄŸullarına ait rivayetlerdir. İsrail oÄŸullarına mensup her sınıftan ve her bölgeden insanlar bu rivayetler ışığında devletlerinin yok olacağı hususunda konuÅŸuyorlar: İsrail’in kurucu baÅŸbakanı David Ben-Gurion’dan yazar ve bir süreliÄŸine DışiÅŸleri Bakanı ve BaÅŸbakanlık yapmış olan MoÅŸe Åžaret’e kadar, küçük rütbeli subaylardan sivillere kadar doÄŸudan batıya kadar tüm İsrail oÄŸulları bu rivayetlerden yola çıkarak devletlerinin zeval bulacağından ve zeval bulacağı tarihten söz etmiÅŸler ve ediyorlar. Onlar, en uzak zeval tarihini Kamerî takvime göre seksen yılını tayin ediyorlar, yani yetmiÅŸ yediye tekabül ediyor biz ise ÅŸuanda yetmiÅŸ üçteyiz. Tekrar etmek gerekirse bu onların en uzak olarak belirledikleri tarihtir. Ayrıca bu rivayetlerin çokluÄŸu ve çeÅŸitliliÄŸi ÅŸaşırtacak derecededir. Bunlardan da daha önemlisi bu rivayetlerin elimize geçmesi Siyonist devletin kuruluÅŸundan öncedir. Elimizde 1948 (*İsrail’in kuruluÅŸ tarihi)’den önce ondan fazla rivayet mevcuttur. Bunlardan biri İshak Divan adlı bir Yahudi’ye ait, diÄŸeri Iraklı bir kadına ait ve daha baÅŸka rivayetler. Bunları iki üç yıl önce Sayın Seyyid Hasan Nasrallah ile tektik ettik. Öyle rivayetler ki içinde insanı hayrete düÅŸürecek haberler mevcut. Mesela o rivayetlerden biri 1930’lu yıllarda bir Yahudi’nin Lübnan’ın güneyindeki bir Müslümana aktardığı bazı haberleri içeriyor. Öyle ki bütün savaÅŸları haber vermiÅŸ; 48 savaşını, 67 savaşını, 82 savaşını hepsini tümünü haber vermiÅŸ. Hem de detaylı bir ÅŸekilde haber vermiÅŸ, üstelik 30’lu yıllarda yaÅŸanacak üç savaşı haber etmiÅŸ, orduların sayısını ve alacakları yenilgiyi bile söylemiÅŸ. Bundan da daha dehÅŸetlisi o Yahudi adam, Müslüman’a “ordumuz Beka’daki Sultan Yakup adlı köye ulaÅŸtığı gün, İsrail oÄŸulları devletinin yıkılışı için geri adım baÅŸlamış olacaktır” diye haber vermiÅŸ. Sultan Yakup denilen yer de çoÄŸu insanın bilmediÄŸi küçücük bir köy. 82’de orda bir çatışma yaÅŸandı ve İsrail ordusundan askerler öldürüldü, halen cesetlerini arıyorlar. Yakın bir zamanda bile Yermük Kampı vurulduÄŸunda öldürülen Yahudilerin cesetleri Filistinli bir direniÅŸ grubunda kaldı. Bunun üzerine Yahudiler cesetlerini aramak için Yermük Kampına girdi, sanırım bazılarını aldılar. Bunda bazı detaylar vardır… Fakat ÅŸu çok önemli: Daha siyonist yapı kurulmadan Yahudilerin zihninde Sultan Yakup adlı bir köyünün ve Yahudi ordusunun varacağı en uzak noktanın bu köy olacağı bigisi gerçekten hayret edilecek derecede ilginçtir. Ve gerçekten de onların bu bilgisi doÄŸrulandı; o tarihten beri İsrail oÄŸullarının askeri ilerleyiÅŸi olmamıştır. Aksine geri çekilmeler oldu; 85’te geri çekildiler, 2000 yılında geri çekildiler, 2005’te Gazze’den geri çekildiler… Bundan önce de 1980’de Sina’dan geri çekildiler, tamam, bazı zelil ÅŸartları kabul ettirerek çekildiler ama çekildiler… Yani askeri alanda bir geniÅŸleme sahası yok. İsrail oÄŸullarının rivayetleri bu hususu teyit ediyor. Az önce söz ettiÄŸimiz general, İsrail için çöküÅŸ tarihini bu senenin Mayıs ayını veriyor, nükleer bir darbeyle bu iÅŸin olacağını iddia ediyor. Tabii onlar rivayetlerde bazı deÄŸiÅŸiklikler yapıyorlar. ÖrneÄŸin: (İsrail’in) yıkılışına sebep olacak büyük savaşın Merc bin Amir Ovası (Amir Vadisi)’nda olacağını söylüyorlar. Biz bu ovaya ilk fetihler döneminde burayı fetheden sahabelerden Amir’in isminden dolayı Amir Ovası derken, onlar buraya “Meciddo” ismini verirler. Çünkü bu ova üçgen ÅŸeklindedir, bu üçgen ÅŸeklin baÅŸ kısmı Nablus’tayken taban kısmı ise Lübnan’nın güneyindeki Celile bölgesindedir. Onlara göre nihai savaÅŸ orda yaÅŸanacaktır. Bunun yanısıra onlar savaÅŸtan sonra İsrail kralı olarak adlandırdıkları Hz. İsa’nın da ineceÄŸini ilave ediyorlar. KardeÅŸlerim Siyonis yapının hikayesi koministlerin hikayesine benzemektedir. Halen öyle… Koministler altmış yıl boyunca tamamlanmamış bir devlet pozisyonunda kaldılar. Altmış yıl boyunca mülkiyetlerin tümünü kamulaÅŸtırma hayaliyle yaÅŸadılar ancak bunu baÅŸaramadılar. Sovyetlerin ne kadar güçlendiklerini biliyorsunuz ancak buna raÄŸmen altmış yıl boyunca kendilerini tamamlanmış olarak görmediler; tam bir kominist devlet olmayı beklediler ancak olmadı. Åžimdi de İsrail oÄŸulları, yetmiÅŸ dört yıldır kendilerini tamamlanmamış, geçici bir yapı durumunda görmekteler. Çünkü onların inanışına göre Hz. İsa kendilerine bir kral olarak inmedikçe İsrail devleti kurulmaz. Onlar için kralsız devlet olmaz, olsa olsa geçici bir yapı olur. Yüzüncü kez tekrar edeyim: EÄŸer İsrailoÄŸullarının zayıflığını görmek istiyorsanız, kendileri hakkında ne konuÅŸtuklarını anlayın. Böylelikle içlerinde devamlı olarak taşıdıkları yok olma korkusununu, istikrarsızlık ve mutmainiyetsizlik duygusunu, gelmeyecek olan kralı bekleyiÅŸlerini ve Araplar önündeki eziklik komplekslerini göreceksiniz. Hatta Arapların içinde bulundukları bu malum hallerine raÄŸmen onların önünde kendilerini zayıf hissediyorlar. Müslümanların güçlenmelerinden çok kaygılanıyorlar, mesela 1981 yılında İsrail hava kuvvetleri, mesafe olarak kendisinden uzakta olmasına raÄŸmen Irak’ın küçük ve teknik bakımından ilkel düzeyde sayılan Osirak nükleer deneme reaktörlerini vurdu. Yine İran’dan da çok korkuyorlar.
Biz İsra ve Mirac münasebeti dolayısıyla gelmekte olanın inÅŸallah yakın olduÄŸunu size müjdeliyoruz.
************* 2. HUTBE************
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam yaratılmışların efendisi, Allah’ın elçisi Muhammed’e, âline, ashabına ve ona tâbi olanların üzerine olsun. Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına Muhammed’in O’nun Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının.”(HaÅŸr 18)
DeÄŸerli kardeÅŸlerim Rusya ve Ukrayna arasında süren bir savaşın olduÄŸu malumunuz. CoÄŸrafi olarak bizden uzak bir yer. Bu savaşın bizi ilgilendiren bir tarafı olmadığı kanaatindeyim. Sadece orda çalışan veya okuyan evlatlarımız için kaygılanıyoruz. Fakat ÅŸunu belirtmek lazım; bu savaÅŸta hangi taraf haklı? Uzatmadan söylemek gerekirse Rusya haklı. Çünkü Amerika, Ukrayna’yı NATO’ya dahil etmek istiyor ve böylece onu kendisine bir arka bahçe yaparak Rusya’nın güvenliÄŸini tehdit ediyor. Hatta Ukrayna’ya sürekli silah veriyordu. 2014 yılına kadar bir sıkıntı yoktu. Zaten bu tarihe kadar Ukrayna Rusya Federasyonunun siyasi bir parçası halindeydi. Ancak 2014’ten sonra orda bir patlaklık meydana getirildi, tıpkı Suriye’de, Mısır’da ve Tunus’ta olduÄŸu gibi… Nasıl Arap baharı dedilerse Ukrayna Baharı diyerek ordaki bazı belirli toplulukları harekete geçirdiler. “Biz Rusya’yı deÄŸil Amerika’yı istiyoruz” demeye baÅŸladılar. Hani bir atasözü var, “Yakınındaki komÅŸun mu yoksa uzaktaki kardeÅŸin mi senin için daha iyi?” onların düÅŸtüÄŸü yanılgı da bu. Haritaya bakın, Lübnan ve Suriye birbirlerine nekadar yakınsa onlar da birbirlerine o kadar yakın, yani Ukrayna’yı Rusya’dan koparmak mümkün deÄŸil. Üstelik tarihte Ukrayna diye bir devlet yok, oranın asıl sakinleri Rus’tur. Oraya Ukrayn kavmini yerleÅŸtiren kiÅŸi de Kominizmin kurucusu Lenin’dir. Zamanla çoÄŸaldılar. Sonra Stalin geldi, bazı deÄŸiÅŸiklikler yaptı, ancak o daha çok Müslümanlarla uÄŸraÅŸtı, kavmleri bir yerden baÅŸka bir yere sürdü. Azerbaycan’ın meselesi de Stalin’den kalmadır. O halde tarihte Ukrayna diye bir devlet yoktur, hep Rusya’nın bir parçasıydı ve o coÄŸrafyadaki çoÄŸunluk Rus idi. Sonra Amerikalılar fitne çıkarmak için geldi. Yani bu durumda evvela Rusya kendi güvenliÄŸini savunma hakkına sahiptir. İkincisi olarak, bizim maslahatımız kiminledir? Tabii ki, Rusya’yladır. Amerika kimdir? Amerika Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı ve bütün ÅŸehirlerimizi yakıp yıkandır, Lübna’nı ablukaya alandır, İsrailoÄŸullarını destekleyendir… Bugün ilginç bir ÅŸey okudum; Gürcistan’da “İki Amerika“ adında bir enstitü var, yani adını Kuzey ve Güney Amerika’dan almış. Bu enstitü yüksek düzeyde subaylar mezun edermiÅŸ. Ordaki mezunlar listesine göz attığımızda Güney Amerika’da insanlık suçu iÅŸlemiÅŸ tüm diktatörlerin isimlerini görüyoruz; Panama’dan Åžili’ye; Venezuela’dan Arjantina kadar bazı dönemlerde bu ülkelere zalim yöneticiler hükmetmiÅŸtir. İşte bu zalim yöneticelirin tümü bu enstitüden mezun olmuÅŸtur. Yani ÅŸunu demek istiyorum Amerika sadece Filistin’de, Yemen’de cinayet iÅŸlememiÅŸtir; Amerikan siyaseti her nerede yer bulmuÅŸsa orda bu suçlara imza atılmıştır. Hatta ÅŸunu ÅŸöyle tahdit edebiliriz, onların gözünde ABD’nin sınırları dışında insanın, insan haklarının, hiçbir ilke ve kanununun, ahlakın ve hiçbir ÅŸeyin kıymeti harbiyesi yoktur. Viyetnam’dan Kore’ye ve daha baÅŸka yerlere kadar bunu görebilirsiniz. Bütün bunlar ortada dururken nasıl Amerika’nın safında durabiliriz? Tabii Rusya’nın da tarafı deÄŸiliz. Her nekadar Suriye’de rejimi korumuÅŸ olsa da İsrail’in uçaklarını vurmuÅŸ deÄŸil. Çünkü orda uluslararası alanda üzerine ittifak edilmiÅŸ kırmızı çizgiler vardır. Yani Putin’in ya da bazılarının deÄŸimiyle Ebû Ali’nin taraftarı da deÄŸiliz. Ancak ÅŸu durumda Rusya Amerika’ya oranla bizim için daha iyidir. Gelecekte ne olur bilemiyoruz… Yani heyecanlanmaya gerek yok, tamam Rusya’nın zafer elde etmesini istiyoruz, ancak bunu Müslümanların veya Filistin’in bir zaferiymiÅŸ gibi algılamamamız lazım. Fakat ÅŸüphesiz bu, Amerika’nın bölgedeki siyasetine indirilmiÅŸ ve onun zayıflığını gözler önüne sermiÅŸ önemli bir darbedir. Bakın ÅŸimdi Ukrayna’ya asker göndermeyecekler. Çünkü Amerian politakası böyledir. Tıpkı 7 Mayıs savaşında burdaki müttefiklerini yalnız bıraktıkları gibi, Viyetnam’da iÅŸbirlikçilerini bırakıp kaçtıkları gibi ve daha bir çoklarını yarı yolda bıraktıkları gibi… Onların bu durumu ayette de haber verildiÄŸi gibi Åžeytanın durumuna benzer: “Tıpkı ÅŸeytanın durumu gibi. O insana: İnkar et” dedi. İnsan inkar edince de: “Ben senden beriyim” dedi. (HaÅŸr 16)
Ayrıca bu iÅŸin maslahatına gelecek olursak belki Filistin davasını olumlu anlamda etkileyebilir. Tabii ki belirtmek gerekir ki, hangi milletten olursa olsun biz hiç kimse için ölümü temenni etmiyoruz. Ancak bu savaÅŸ uzayıp farklı merhaleler alırsa kesinlikle İsrail’in sonunu hazırlayacak geliÅŸmeler doÄŸuracaktır. DeÄŸinilmesi gereken diÄŸer bir husus ise, Suriye’de Irak’ta baÅŸka yerlerde Amerika’nın radikal İslamcı grupları kullanma projesinin baÅŸarısızlığa uÄŸramasının ardından yeniden hortlaması gerçekten tuhaf bir durum. Geçenlerde bunu doÄŸrulayan bir görüntü ortaya çıktı, bazı kardeÅŸler gelip “bunlar istihbarat tarafından kurgulanmış montajlardır” dedi. Hayır kardeÅŸim bunlar montaj deÄŸildi. Çünkü teknik bakımından böyle bir montajlamayı oluÅŸturmak mümkün deÄŸil. İkincisi, Lübnan’ın istihbarat ve güvenlik teÅŸkilatına olan bütün saygımızla beraber diyoruz ki, DireniÅŸ Gücü (*Hizbullah)’nün güvenlik teÅŸkilatı olmaksızın böyle bir ÅŸeyi baÅŸaramayacaklardı. DireniÅŸ Gücünün güvenlik teÅŸkilatı detayları biliyor, dün istihbarat teÅŸkilatını tebrik etti. Bu demek oluyorki, detaylardan haberdardır. Gerçekten akıl alır gibi deÄŸil, nasıl olur da kendilerine Müslüman diyen bazı gençler “Åžiiler öldürülmelidir, çünkü kafirdirler ve seçimler olmamalıdır” diyerek sivilleri bombalamaya kalkışıyor. Böyle bir düÅŸünceye nasıl varıyorlar anlamış deÄŸilim! Acaba uyuÅŸturucu yoluyla mı bu kafayı buluyorlar yoksa özel dersler alarak mı? Gerçekten bilmiÅŸ deÄŸilim! Kesinlikle gençlerimizi bu sapkınlıktan himeye etmemiz lazım. Tabii halihazırdaki durum 2013’teki durumdan çok daha iyi… Allah’ın izniyle bütün kafirlere, müÅŸriklere, hainlere, mütereddidlere, müÅŸekkiklere, müfsid ve zayıflara raÄŸmen aydınlık günler yakın.
“Åžüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.”
Allahım (peygamber efendimiz) Hz. Muhammed ve âlini, Hz. İbrahim efendimiz ve alinî mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Åžüphesiz sen Hamîdsin, Mecîdsin.
Allah’ım! bizi gam ve kederden kurtar, tasamızı gider, meÅŸakkatimizi rahatlıkla deÄŸiÅŸtir, yoksulluÄŸumuzu nimet lütfunla tebdil eyle. Allah’ım! İslam ve Müslümanlar için hayır isteyeni her hayırda muvaffak kıl! Allah’ım! İslam ve Müslümanlar için ÅŸer isteyeni ise izzet ve kudretinle onu imha et! Allah’ım halimizi daha iyi bir hale deÄŸiÅŸtir, Kur’an-ı Kerim’i kalplerimizin baharı kıl, dinimizden bize faydalı olanı öÄŸret ve öÄŸrettiklerini bize faydalı kıl, ilmimizi arttır, bizi salihler zümresine ulaÅŸtır. Allah’ım hak olanda kalplerimizi kaynaÅŸtır ve hak olanda sözlerimizi birleÅŸtir, anne ve babalarımıza maÄŸfiret buyur, amellerimizi hayırla sonuçlandır.
“Åžüphesiz ki Allah adaleti, iyiliÄŸi, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkinliÄŸi, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. Hatırlayasınız diye size öÄŸüt vermektedir.” (Nahl 90)
KUDÜS GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM AKADEMİSİ