Åžeyh Mahir Hammud'un Cuma Hutbeleri (11)

Åžeyh Mahir Hammud'un Cuma Hutbeleri (11)
Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp

Åžeyh Mahir Hammud'un Cuma Hutbeleri (11)

Hamd Âlemlerin rabbinedir. Allahım, Ey Rabbimiz! Senin vechinin celâline ve senin hükümranlığının yüceliÄŸine layık ÅŸekilde sana hamd olsun.

 Seni bütün eksiklerden tenzih ederiz. Ancak sen kendine layıkıyla senâ edersin; biz seni layıkıyla övmeye güç yetiremeyiz. Allahım semavât dolusu, yeryüzü dolusu ve bunlardan öte dilediÄŸin dolulukta hamd sanadır.

 Bütün övgüler ve yücelik sanadır. Kulların hak olarak söyledikleri sanadır. -ki hepimiz senin kulunuz-

Allahım senin verdiklerine mani’yoktur; mani’ olduklarına da verilecek/verecek yoktur. Senin katında sâlih amel dışında dünyalık kısmetlerin (mal – mülk, evlat) hiçbiri fayda veremez.

 Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına; eÅŸi benzeri ve ÅŸeriki olmadığına ve efendimiz, önderimiz, hâbibimiz, ÅŸefaatçimiz Muhammed’in Allah'ın kulu ve Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim. Onu kendi kulları arasından seçip kendine dost kıldı. O da emaneti edâ etti, risâleti tebliÄŸ etti ve ümmete nasihat edip Allah için hak üzere cihad etti. Biz de bütün bunlara ÅŸahitlik edenlerdeniz.

 Selât ve selamların en güzeli ona, pak aline, seçkin ashabına ve din gününe kadar kendisine ihsan üzre tabii olanların üzerine olsun.

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve kiÅŸi yarın için önden ne gönderdiÄŸine baksın. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (HaÅŸr/18)

 Evet, deÄŸerli kardeÅŸlerim, Cenabı Allah Hucûrat Sûresinin baÅŸlarında ÅŸöyle buyurur: "Bedevîler, “İman ettik” dediler. Åžunu söyle: “Henüz iman gönüllerinize yerleÅŸmediÄŸine göre, sadece teslim oldunuz. Bununla beraber Allah’a ve resulüne itaat ederseniz yaptığınız hiçbir ÅŸeyi boÅŸa çıkarmaz; Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Hucurat, 14)

Bu anlamda bir çok ayet bulunur. Bunlar bize imanın islamdan daha yüksek bir derece olduÄŸunu kesin olarak gösterir. İslam, bize gönderilen elçinin elçiliÄŸini, örneÄŸin onun son elçi oluÅŸunu, söylediÄŸi ÅŸeylere ya da getirdiÄŸi Kuran'ın Allah katından olduÄŸuna inanmaktır. Yine bunun gibi İslam davasının yayılış yıllarında Müslümanların egemenliÄŸine boyun eÄŸmektir. Bir çok topluluk fetih ordusuna teslim olarak İslam'ı giriyordu. Sonra onlara talim terbiye ediliyor ve bilfiil İslam'a girmiÅŸ oluyorlardı, böylece gerçek müslümanlar oluyordu. Yukarıda zikredilen âyetin bize gösterdiÄŸi ÅŸey imanın alametinin taatler oluÅŸudur. Bu Allah ve resulüne itaat etmektir. Günahlar imanı zedeler kiÅŸiyi İslam'dan çıkarmaz ama dediÄŸimiz gibi imanını yaralar. Bu anlamda Tövbe suresinde münafıklara ÅŸöyle hitap edilir: 

"De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. onra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir. " (Tövbe, 105)

Bu ayetler onların Müslümanlara karşı dile getirdikleri bahaneler ve tartışmaların ardından inmiÅŸtir. Abdullah b. Ömer ÅŸöyle der: Önceden insanlara Kuran'dan önce iman verilirdi. Bunun anlamı İslam'ın bu kiÅŸilerin kalbine gerçek anlamda girmesi onların Allah resulü ve Müslümanlardan bir ÅŸeyler görüp iÅŸitmeleri fakat bunların anlamını bilmemeleri fakat hemen öÄŸrenme sürecine girdiklerini ifade eder. Öyle ki bu konuda: "Biz ayetleri ezberlemeye baÅŸlardık ve hiç birimiz on ayeti ezberleyip onunla iyice amel etmeden diÄŸerine geçmezdik." demiÅŸlerdir. Fakat Abdullah b. Ömer sözün devamında ÅŸimdiki insanların Kuran'ı imandan önce edindiÄŸini söyler. Evet biliyorlar, ÅŸeriat ilmine vakıflar, teslim olmuÅŸlar ama mümin deÄŸiller, imanları zayıf. Bildiklerini de uygulamıyorlar. Bu da bu ÅŸekilde devam edince onlar için bir vebal olur. Allah'ın bazı Yahudileri nitelemek için kullandığı ÅŸu ayetin hükmüne girmiÅŸ oluruz:
"Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluÄŸunu doÄŸru yola iletmez."[1] (Cuma, 5)  

Bu da bizim için bir hata ve utançtır. ÖÄŸrenen, Kuran'ı taşıyan -ki Kuran'ı taşımak İslam'dır- İslam risaletini taşıdığımızı iddia ederek onu uygulamamak büyük bir masiyettir. Aksine Kuran'da geçen ayetlerde verilen örneklerin en kötüsü bir ÅŸeyler bilmesine raÄŸmen onları uygulamayıp onlardan yüz çevirenler için verilir. Bu örnekler bir ÅŸey bilmeyenlerle ilgili verilen örneklerden daha ağırdır. Hiç bilmeyen, Hakk'ın rahmet ve inayetine daha yakındır. Bu onun için lütuf bile sayılır. Çünkü bilmeden günah iÅŸleyenlerin tövbesi Kuran'da da belirtildiÄŸi gibi affedilmeye daha yakındır:

Allah’ın kabul edeceÄŸi tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden piÅŸmanlık getirenlerin tövbesidir; iÅŸte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her ÅŸeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında “Ben ÅŸimdi tövbe ettim” diyenlerle kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa 17, 18)

O zaman aziz kardeÅŸlerim insanın bilmeden hata yapması ne yaptığını bilerek hata iÅŸlemesinden daha iyidir. DediÄŸimiz gibi, en kötü örnek kitap taşıyan eÅŸeÄŸe benzetilmekti. Bu Yahudiler için geçer ve onların Tevrat'ı ezberlediÄŸi, okudukları, öÄŸrendikleri ama uygulamadıkları anlamına gelir. Buna denk olan baÅŸka bir örnek -diÄŸeri eÅŸek olduÄŸu üzere- köpek örneÄŸidir. Araf suresinde geçen bizim de defalarca tekrarladığımız kıssadır. Bu kıssa Bulam b. Baura ile ilgilidir. Bu adam Hz. Musa zamanında yaÅŸar. Kendisini diÄŸer insanlardan ayıran, seçkin bir ilme muttali idi. Bunun yanında Allah ona ettiÄŸi duanın kabul olması gibi bir nimet bahÅŸetmiÅŸti. EttiÄŸi her dua kabul olurdu. ArkadaÅŸları ona gelerek aklına fitne soktular. Madem ettiÄŸin dualar kabul oluyor, Musa'ya ölmesi için dua et ya da onun ölümcül bir hastalık iste ki onun yerine sen geç dediler. Bunun üzerine Bahura -kendilerini Allah'a yaklaÅŸtırdığını iddia ettikleri- bir daÄŸa dua etmek için tırmandı. Dua etmek istediÄŸinde dili boÄŸazında kilitlendi, duayı bırakın konuÅŸmaya bile güç yetiremedi. Dünyası da ahireti de gitti. Bunun üzerine Araf suresinde Cenabı Hak onu ÅŸöyle niteledi:   Kendisine ayetlerimizi verdiÄŸimiz, fakat onları bir kenara atan, bu yüzden ÅŸeytanın peÅŸine taktığı, nihayet azgınlardan olan kiÅŸinin haberini onlara anlat. (Araf, 175)

Åžu ayetteki ifadeye bak! Kenara atmak, söküp atmak gibi bir ifade. Yani bu kiÅŸi söküp attığı ÅŸeylerle adeta onlar kendisinin bir parçasıymış gibi bütünleÅŸmiÅŸ haldeydi. Kendisinin bir parçasıydı, onlardan koptu demektir. EÄŸer biz isteseydik o kiÅŸiyi delillerimizle yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı, hevesinin peÅŸine düÅŸtü. İşte böylesinin hali, kovsan da bıraksan da hep dilini çıkarıp soluyan köpeÄŸin haline benzer. Âyetlerimizi yalan sayan topluluÄŸun durumu iÅŸte böyledir. Åžimdi sen bu kıssayı anlat, umulur ki iyice düÅŸünürler. (Araf, 176)

Åžimdi bu "köpek" örneÄŸi iki derecede anlaşılabilir: Birisi biçimsel olarak, ikincisi de anlam olarak. Biçimsel olarak bildiÄŸimiz anlamda dili dışarıda kalmış köpektir. Yine bildiÄŸimiz gibi köpek mutluluk ya da kızgınlık gibi farklı duygu durumlarında hep bu pozisyon üzere kalır. O halde Kuran'daki en ağır iki örnek Hakk'ı bilen sonra ondan cayan kiÅŸiler için. Bunlar Hak davasının bir parçası olmuÅŸlar sonra ondan yüz çevirmiÅŸlerdir. Kuran'ı veya ilmi taşımışlar, taşımak kabullenmek demektir. Bununla yürümüÅŸ sonra yoldan çıkmışlardır. Buradan -tabi ki Allah en doÄŸrusunu bilir- bazı İslami fırkalara inen belaların daha ağır olacağını düÅŸünebiliriz. Biz burada dünyadaki belaları anlatıyoruz. Bu belalar anlamsız husumetler, sonu olmayan cedeller, tekrarlanan hatalar, vizyon ve vakit kaybına yol açan inatlaÅŸmalar, maalesef bu vehimler Müslümanlar ve müslüman olduklarını iddia eden fırkalar arasında hep vardır. Åžimdi bu iman ve islam ayrımını günümüze uygulamaya çalışsak, elbette ki bunların anlamı günümüzde de çok fazla deÄŸiÅŸmemiÅŸtir. Fakat günümüzde insanlar kimlik üzerinde Müslümandır. Bir kısmı belli bir tahsil ve tahkik sürecine girerek gerçek Müslüman olurken diÄŸerleri kimlik üzerinde müslüman kalmaya devam eder. Fakat günümüzde ilim tarihte hiç olmadığı kadar dallanıp budaklanmış ve nicelik bakımından artmıştır. Bu bizim sorumluluÄŸumuzu diÄŸerlerine göre daha da arttırır. Bir zamanlar ilmin bedeli yolculuk, açlık ve susuzluk çekmekti. Bunlar bir hadis veya ayet iÅŸitmek için insanların başından geçen bir dönemdi. Günümüzde ise -Peygamberimiz de bir hadisinde "İlim saçılacak.." demiÅŸti- her yerde ilim mevcut. Senin telefonunda istediÄŸin her sorunun cevabı var. Belirli uygulamalarda Kuran'ın tilavetleri, tefsirleri, biyografiler, İslami ÅŸahsiyetlerin hayatları, fakihler vs. her ÅŸey var. Bunlar bedava, yorulmaksızın ulaÅŸabileceÄŸimiz ÅŸeyler. Buna ilave olarak yaÅŸanmış tecrübeler var. İnsanların İslam'ı uygulamak yerine DoÄŸu'ya ya da Batı'ya yönelmeleri sonucunda neler olduÄŸunu bize gösteren tecrübeler bunlar. Bu onlara ancak hüsran verdi. O halde İslam'a kaçın! Bugün İslam'ın alameti nedir? Bakın bu söz çok dikkat çekmesi gereken önemli bir sözdür: İsrail'in zevale uÄŸrayacağına inanmayan mümin deÄŸildir. Sanki hayatımızın sonuna kadar kendimizi onlara peÅŸkeÅŸ zorundaymışız gibi, İsrail'e göre kendine konum biçenler gerçek müminler deÄŸillerdir. Åžimdi diyeceksiniz ki: "Hoca bununla neyi ya da kimi kastediyor?" Evet tabi ki de böyle bir ÅŸey yaÅŸadığımız çaÄŸda var. Bunu bilmek bizim Kuran ve hadis bilgimizin bir parçasıdır hatta. Biz birisi bir ÅŸey dedi diye kendi naslarımızdan vazgeçiyoruz. Aciz olduÄŸumuz için bu duruma düÅŸtük ve böyle devam edersek aciz kalmaya devam edeceÄŸiz. Sahabe efendilerimiz üç yıl abluka altında kaldı, ne yiyecek ne de içecek bulabildiler. Oysa bunlar, onları Hak yolundan döndürmedi. AÄŸaç yaprakları yediler, karınlarına taÅŸ baÄŸladılar. Hak yol muhasara altına alınmaktadır. Ahzab suresinde anlatılan sahne çok daha açıktır: Yukarınızdan ve sizden aÅŸağıda bulunan bölgeden üzerinize gelmiÅŸlerdi; korkudan gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmiÅŸti; bu esnada Allah hakkında olmadık zanlara kapılmakta idiniz.  Ä°ÅŸte o zaman müminler büyük bir imtihan geçirdiler ve adamakıllı sarsıldılar. (Ahzab, 10)

Bugün tüm dünya sanki düÅŸünsel anlamda bizim zıddımızdır. Bütün alemi kendi eylemlerinin karşısında bulursun. Seni her tarafından kuÅŸatır. Gazze'yi açıktan kuÅŸatır, Lübnan'ı dolaylı yollardan. Irak da böyledir, Yemen'i Suriye'yi bombalarlar. Sosyal medya hesaplarında "direniÅŸ, mukavemet" kelimelerini yazan kiÅŸinin hesabı hemen kapatılır! Dünyanın bir çok yanından bir sürü genç Hizbullah ve Hamas'ın AB ve dünya  tarafından terör listesine alındığında bizi arardı. Bunu telefonda söyleyemiyorlardı. Bakın bu hiç de basit bir durum deÄŸil. Gerçek bir kuÅŸatma altındayız. Bugün Amerikalı her hangi bir bakan ya da batılı bir siyasi Lübnan'a gelince eli cebinde ÅŸu cümleyi kurabiliyor: Lübnan, direniÅŸe ev sahipliÄŸi yapmazsa ya da Lübnan'ın gösterdiÄŸi silahsız direniÅŸ siyasi haritasından çekilsin, o zaman size istediÄŸiniz her ÅŸeyi vereceÄŸiz." İşte bu Hamas'a da teklif edildi, Hizbullah'a teklif edildi. Hamas'a: "Siz yarı yarıya Filistin hükümeti olun, bakan sayısı ve yönetici sayısı, sermaye hepsi yarı yarıya sizin olsun." dendi. Fakat bunun tek ÅŸartı direniÅŸten vazgeçmekti.

Filistin'de ABD vatandaşı, seksen yaşında bir adam öldürülüyor (Ömer Esat). ABD açıklama bekliyoruz diye basit bir açıklama yapıyor. Oysa bunun tam tersi yaÅŸansa yani Lübnan'da ya da Suriye ordusu tarafından öldürülmüÅŸ olsa nasıl olurdu? ABD'nin ve Suud'un çığırtkanlıkları nasıl olurdu?

Evet biz bir abluka altındayız. Bu kuÅŸatma senin kendisiyle dünyayı ve içindekileri karşına aldığın o derin imanını etkilememelidir! Her türlü zorluk ve iÅŸkence arasında sen dünyada olan her ÅŸeye raÄŸmen böylesi bir Rabbinle kalmak istemelisin. Aynı zamanda imanının eserini hayatında Allah'ın yardımı ve zafer olarak da görmek istersin. Bundan baÅŸkası iman deÄŸildir. Körfez ülkelerinde, Dubai'de günümüzde edebiyat oturumları düzenleniyor, oraya İsrailli yazarlar davet edildi. Bu tabi ki de çok doÄŸal, ÅŸaşırılacak hiç bir ÅŸey yok. Neyse ki davetli olan diÄŸer Arap yazarlar arasında imanlı kiÅŸiler varmış ki bunu duyunca, içinde İsraillilerin olduÄŸu bir toplantıya katılmaktan vazgeçtiler. Biz böylesi örnekleri yıllardır -örneÄŸin kırk yıldır yöneticiler tarafından normalleÅŸtirme politikalarının başını çeken Mısır gibi- birçok farklı yerde görüyoruz. İşte bunlara hayatın görünümleri etki etmemektedir, deccallik, yalanlar ve böylesi oturumlar onları etkilememiÅŸtir! Böylesi faaliyetler doÄŸru düÅŸünceler ve dine karşı açıkça saldırı ifade etmektedir. Risaletin misyonunu taşıdığını iddia eden insanların yaptıkları ÅŸeyler İslam'ın ilkeleriyle açıktan savaÅŸanların yaptıklarından daha kötü etki yapmaktadır. Bunların sorumlulukları kat be kat artmıştır.

Sana her hangi bir sorumluluk verilse, sana topluluklar Filistin meselesini veya her hangi bir beldenin sorumluluÄŸunu ya da direniÅŸ meselesini üstlendiÄŸin için tabi oldu ve güvendi. Sana baskılar yapılmaya baÅŸlandı. Bu durumda sana güvenen bu kitlelerin karşısına geçerek rahatlıkla olanı biteni anlatabilir, hatta durumların gelecek olduÄŸu çok daha kötü ÅŸeyleri söyleyebilirsin. Bu senin rabbinin katından düÅŸmene ve emanete hıyanet eden biri olarak bilinmenden iyidir. İnsanlar sana güvenecek sen de sana yapılan yıldırma ve baskılara güvenecek, gücünü ondan alacaksın. İşte Lübnan'da olanların ÅŸanıdır!

Herkes biliyor, herkes biliyor ki Mısır'ı yönetenler ABD'de Lübnan için düzenlenen her türlü entrikayı organize ederler. Bunu hepimiz biliyoruz, hepsi ABD tarafından yönlendirilmektedir. Bunlar kendilerini kurtarmak için böyle ÅŸeylere yapışırlar. Kara komutanı, strateji bakanı vs. hepsi böyledir.

Dün saygın gazetecilerden bir tanesi 90'lı yıllarda Kuveytten 400 tane Filistinlinin kovulduÄŸunu yazdı, bunların arasında açlıktan ölen oldu mu? Plastik ve deÄŸersiz devletlerin ablukasından mı korkuyorsunuz? Bunlar BAE ya da Bahreyn tutarsız ve güçlerini vehimden alan devletlerdir. Hatta Suudi Arabistan da böyledir. İşte imanın imtihanı budur. Allah'a imanınız varsa ve bu iman sahihse rızık Allah'ındır. İzzet ve zafer Allah'tandır. Bu kafir Araplardan deÄŸil. Bu uÅŸaklardan deÄŸil. İlkeleri Allah'tan baÅŸkasına güvenmek olan Araplar deÄŸil. Bunlar hıyanet ve zillet üzere kurulmuÅŸlardır. Allah'ın Mekke'yi müÅŸriklere haram sayması geçerliliÄŸi devam eden bir buyruktur. Mekke'de yaÅŸayanlar bu bizim rızkımızdır diyerek durumu legalleÅŸtirmeye çalıştı. Oysa Allah müÅŸriklerin necis olduÄŸunu söylemiÅŸtir.  Ey iman edenler! Bilin ki Allah’a ortak koÅŸanlar pisliÄŸe batmışlardır; artık onlar bu yıldan sonra Mescid-i Harâm’a yaklaÅŸmasınlar. EÄŸer yoksulluktan endiÅŸe ederseniz, unutmayınız ki Allah size -dilerse- kendi lutfuyla bolluk verir. Allah bilmekte, hikmetle yönetmektedir. (Tövbe, 28.)

EÄŸer rızkı bunların tekelinde saysaydık, tarih boyunca yenilip duran bu alçakların elinde saysaydık -ki bunların coÄŸrafi büyüklüÄŸü bile İslam âleminin ve tarihinin yanında ufacık kalır- imanımız nerede kalır? Onlardan mı korkuyorsunuz? Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır. Allah'tan korkun bunlardan deÄŸil. Bunlar insan, ansızın ölür. Babası ya da kardeÅŸi ona ihanet eder de böylece içlerinde gizledikleri ÅŸeyden piÅŸmanlık duyarlar. Esefle söylüyorum ki Müslümanların vakit ve imanlarını kaybediyorlar. Bunu da İslam toplumunu ıslah etmek için yaptıklarını söylüyorlar. Oysa onlar yalancıdır. "Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boÅŸa giden kimselerdir.  Ä°ÅŸte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuÅŸmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boÅŸa gitmiÅŸ olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine deÄŸer vermeyiz. İnkâr etmeleri, âyetlerimi ve resullerimi alaya almaları sebebiyle iÅŸte onların cezası cehennemdir. (Kehf, 104-106)”

Aziz kardeÅŸlerim, direniÅŸe, direniÅŸin kahramanlarına ve direniÅŸ toplumlarına karşı bu evrensel kuÅŸatma altında imanın bir alameti olarak zayıf, arada kalmış ve korkak tüm toplumlar için ÅŸu kesinkes söylüyoruz: Yanlış yapıyorsunuz. İstikbal mücahitlerin, ilim ve cihatta sabit kadem olanların zaferini yazacaktır. Bu Allah'ın izniyle çok yakındır. Bunu söyler ve rabbimden hem kendim hem sizin için maÄŸfiret dilerim.

 

Allah hamd O'nun elçisine ve ashabına salat ü selam olsun. Allah'tan baÅŸka ilah olmadığına Hazreti Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduÄŸuna ÅŸahitlik ederim. Allah'tan sakınmanızı tavsiye ederim.

Lübnan siyasetinin bir haftası da yitmiÅŸ durumdadır. Bu kayıp yapılan bir tartışma sebebiyledir. Bu tartışmanın ne olduÄŸunu biliyorsunuz deÄŸil mi? Yüzyılın bitimine yakın ortaya çıkan bir tartışma, öyle bir tartışma ki taraftarlarından eleÅŸtirmediÄŸim, kendimden uzaklaÅŸtırmadığım hiç birisi kalmamıştır. Bu tartışma hangisidir? Yıllar yılı Lübnanlıların içine sıkıştığı argümanları olan bir tartışma! Åžimdi bu konuda susalım mı? Açıkça, insanlara her ÅŸeyi anlatmamak neden? Durum bu kadar açık belirginken susmak neden?

ABD'den doÄŸrudan emir alan bir yönetici, durumları bozmak isteyen bir kiÅŸi var. Kararınızı verin ve bu iÅŸi bitirin. Bu sıkıntı ortadan tüm kolaylığıyla kalkar. İş apaçık ortada. Ben açıklamıyorum, açıklanmıyor fakat herkes biliyor! Bu zaman kaybına düÅŸmeyin. Bir adamı öldükten sonra aramak gibi bir ÅŸey bu. Hatalarını ve özürlerini o kiÅŸi öldükten sonra söylemek saçmadır. Allah'tan baÅŸka güç ve kudret sahibi yoktur. Bütün insanlar bir ÅŸeyi beklemektedir. Herkes ekmeÄŸinin, kömürünün hayatı idame ettiren ÅŸeylerinin peÅŸine düÅŸmüÅŸ. Her durumda bu kuÅŸatmanın güç, zalimce ve yorucu olduÄŸunu biliyoruz. Fakat bir sözde dendiÄŸi gibi Allah imtihan eder ve yardım eder. ÇoÄŸu kiÅŸinin özellikle de akrabaları ve dışarıdaki tanıdıkları yoluyla iÅŸlerini Lübnan dışındaki baÄŸlantılarıyla çözdüklerini görüyoruz. Ya da bildiÄŸimiz bilmediÄŸimiz bir çok deÄŸiÅŸik yollarla iÅŸlerini görüyorlar. Allah'a sığınırız. O çok yücedir. Böylesi bir abluka ve kuÅŸatmayı tarih yazmadı fakat hala bu kuÅŸatmanın sonuçlarının ne olacağı da yazılmadı! Tüm bunları kapalı kapılar ardında planlayan ABD bile ÅŸunu itiraf etti: Burada da kaybettik. Suriye'de Irak'ta kaybettiÄŸimiz ve Yemen'de kaybediyor oluÅŸumuz gibi burada da kaybettik. Bunu açıkça dile getiriyorlar. Bakanlıkları bunu itiraf ediyor. Biraz daha sabır edelim, baÅŸlarda yaÅŸadığımız büyük zaferleri Lübnan ve İslam ümmeti için tekrar yaÅŸayacağız. Allah'ın izniyle her ÅŸey olur.     

 “Åžüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.”

Allah'ım Hz. Muhammed ve âlini, Hz. İbrahim efendimiz ve alinî mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Åžüphesiz sen Hamîdsin, Mecîdsin.

Allah’ım! Bizi gam ve kederden kurtar... Allah’ım! Dert ve tasamızı gider... Allah’ım meÅŸekkatimizi feraha tebdil eyle. Allah’ım yoksulluÄŸumuzu nimet lütfunla deÄŸiÅŸtir... Allah’ım öfke ve gazabı üzerimizden kaldır, bize bir çıkış yolu hazırla, bizimle ol bizim aleyhimizde deÄŸil... Allah’ım Kur’an-ı Kerimi kalplerimizin baharı kıl, dinimizden bize faydalı olanı öÄŸret, bize öÄŸrettiklerini bize yararlı kıl, ilmimizi arttır ve bizi salihler zümresine ulaÅŸtır, anne ve babalarımıza maÄŸfiret buyur, hâlimizi daha iyi bir hâle deÄŸiÅŸtir, bizden dualarımızı kabul et. Allah’ım efendimiz Muhammed’e âline ve ashabına salât ve selâm eyle.  

Ey Allah’ın kulları! “Gerçek ÅŸu ki, Allah adâleti, iyiliÄŸi ve akrabaya yardım etmeyi emreder; yüz kızartıcı iÅŸleri, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düÅŸünüp öÄŸüt alasınız diye size öÄŸüt veriyor.” (Nahl 90)

KUDÜS GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM AKADEMİSİ

Sosyal medyada paylaÅŸ: Facebook Twitter Whtasapp


Hakkımızda

Uluslararası Siyasal Gündem - Kudus Analiz | KA kudusanaliz.com


Kudüs Analiz sitesi bir Kudüs Medya AŞ portalıdır




Son Güncellenenler


Network Yazılım