Hamd Âlemlerin rabbinedir.
Allahım, Ey Rabbimiz! Senin vechinin celâline ve senin hükümranlığının yüceliÄŸine layık ÅŸekilde sana hamd olsun.
Seni bütün eksiklerden tenzih ederiz. Ancak sen kendine layıkıyla senâ edersin; biz seni layıkıyla övmeye güç yetiremeyiz. Allahım semavât dolusu, yeryüzü dolusu ve bunlardan öte dilediÄŸin dolulukta hamd sanadır.
Bütün övgüler ve yücelik sanadır. Kulların hak olarak söyledikleri sanadır. -ki hepimiz senin kulunuz-
Allahım senin verdiklerine mani’yoktur; mani’olduklarına da verilecek/verecek yoktur. Senin katında sâlih amel dışında dünyalık kısmetlerin (mal – mülk, evlat) hiçbiri fayda veremez.
Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına; eÅŸi benzeri ve ÅŸeriki olmadığına ve efendimiz, önderimiz, hâbibimiz, ÅŸefaatçimiz Muhammed’in Allah'ın kulu ve Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim. Onu kendi kulları arasından seçip kendine dost kıldı. O da emaneti edâ etti, risâleti tebliÄŸ etti ve ümmete nasihat edip Allah için hak üzere cihad etti. Biz de bütün bunlara ÅŸahitlik edenlerdeniz.
Selât ve selamların en güzeli ona, pak aline, seçkin ashabına ve din gününe kadar kendisine ihsan üzre tabii olanların üzerine olsun.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve kiÅŸi yarın için önden ne gönderdiÄŸine baksın. Allah’tan sakının. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (HaÅŸr/18)
Evet, deÄŸerli kardeÅŸlerim, Yüce Allah bu cumayı Åžemsi Yılının (*GüneÅŸ Yılı) son günlerinin cuması olarak takdir etti. Bu münasebetle ömürlerimizden geçenleri tefekkür ve tezekkür edeceÄŸimizi umuyoruz.Ömür ve senelerden geçen her an,alemlerin Rabbi’yle buluÅŸma saatine daha da yaklaÅŸmak demektir.
Yüce Allah, onlarla zamanı ölçmek için güneÅŸ ve ayı iki ayet kıldı. Buyurdu ki:
“GüneÅŸi bir ışık, ayı bir nur kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. Bilen bir topluluk için ayetlerini etraflıca açıklıyor.” (Yûnus 5)
İnsanoÄŸlu, güneÅŸ ve aya göre hesap yapmaya uzun bir uÄŸraÅŸ ve meÅŸakkatten sonra ulaÅŸtı. Fakat müneccimlerin iddia ettiÄŸi gibi bunların insanın ÅŸansıyla bir alakası ve kaderine dair bir keÅŸifte bulunması söz konusu deÄŸildir.GüneÅŸ yılın başında ve sonlarında yapılacak en önemli uyarılardan biri de hiçbirimizin müneccimler (*astrologlar) tarafındanortaya atılan yalan ve kehanetlere kulak asmamamız gerektiÄŸidir. Ki bununladevasa servetler kazanıyorlar. Bu kazancı,deyim yerindeyse insanların enayiliÄŸi üzerinden saÄŸlıyorlar. MeÅŸhur deyimde ogeçtiÄŸi gibi “ilk rızkımızı delilerden kazanırız... “ Mümin bu gibi ÅŸeylerle uÄŸraÅŸmaktan daha akıllıdır. Allah, mümine kaderin Allah'ın elinde olduÄŸunu, bazı küçük ÅŸeylerde haklı çıksalar bile müneccimlerin yalancı olduklarını öÄŸretti.Daha doÄŸru bir ifadeyle bir kereliÄŸine hakikate isabet etmeleri takdir olunsa bile %99’unda ona hilaf ederler. Onlar bazı ön görülerinde isabet etseler de bu onların şımarıklığını daha da arttırmak için onlara verilen bir fırsattır. Nitekim Yüce Allah’ın buyurduÄŸu gibi:
“...taÅŸkınlıkta ileri gitmeleri konusunda kendilerine fırsat vermektedir.”(Bakara 15)
Bazı sözlerinde isabet ederler, böylece kafirler veya fasıklar küfür ya da fısklarında daha da derinleÅŸirler. Yalan söylemeleri veya hata etmeleri ortaya çıkması takdirinde ise MüminlerinimanıderinleÅŸir.
Sizin de bildiÄŸiniz üzere maalesef yılbaşı gecesi fuhÅŸiyatın bir çok çeÅŸidiyle özdeÅŸleÅŸtirilmiÅŸ haldedir. Ancakotuz ya da kırk yıldır süre gelen bu hale oranla bu sefer hafiflemiÅŸ durumdadır. DindarlaÅŸma oranı yükseldi. Koronanın da etkisiyle toplanmaların oranını düÅŸürdü. Tıpkı bir çok bela ve musibetin insanı süre gelen adetlerini devam ettirmekte aciz bırakması; harcama yapmasını veya daha önce mal ve mülküyle oynadığı gibi oynamasına engel olması...
Tabii bununla beraber her zaman delalet içinde kalan bir topluluk olacaktır. Bize düÅŸen ise bu topluluÄŸa izledikleri bu yolun büyük bir hataolduÄŸunu ve sonutahmin bile edilemeyecek bir belaya götüreceÄŸini tembihlemektir. Biz de diyoruz ki insanın vaktini onunla doldurabileceÄŸi en deÄŸerli ÅŸeyin çeÅŸitli faaliyetlere katıdurumdadır. Yüce Allah’tan bizi kendisine yakınlaÅŸtıracak ÅŸeylerde muvaffak kılmasını diliyoruz.
Geçen hafta Hz. İsa (a.s)’dan ve onun yükseltilmesinden söz ettik ve bu bahsin tamamlanması gerektiÄŸini söyledik. Çünkü Hz. İsa (a.s)’ya dair söz çok ve uzundur. Aynı zamandabu hususta hatip ve vaizlerden iÅŸitmediÄŸimizbir bölüm vardır. Bu bölüm, benzetmenin nasıl olduÄŸu, (*Hz. İsa’ya baÅŸka biri benzetildi ve Haça gerildi) yükseltilmesi ve yükseltilmesinden sonrası ile ilgilidir. Çünkü buna iliÅŸkin tevatür derecesinde epey nebevî hadis mevcuttur. Nebevî Hadis (s.a.s) ilminde Tevatür terimi, çok kalabalık bir topluluk tarafından rivayet edilen Hadis anlamına gelir.Öyle ki tekzip edilmesi mümkün deÄŸildir.
Uzatmamak için bunu bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki Resulullah (s.a.v) yüz kiÅŸiye bir konuÅŸma yaptı, o yüz kiÅŸi de söyleneni algılayabilen hafızlardan olsun, sonra bu yüz kiÅŸi farklı ülkelere dağılsın; doÄŸuya, batıya, kuzeye, güneye ve daha farklı bölgelere dağılmış olsun. Ve bunlardan her biri evlatlarına veya öÄŸrencilerine Resulullah (s.a.v) ait bu hadis veya konuÅŸmaları rivayet etmiÅŸ olsun. Ardından yüz yıl sonra -tıpkı hadislerin derlenip kayda geçirilmesinde olduÄŸu gibi- bu hadisler o farklı bölgelere dağılmışkiÅŸilerin -ki onların tümü ancak Resulullah’ın yanında bir kere bir araya gelmiÅŸlerdir- evlatları ve öÄŸrencileri gelir hepsi de aynı hadisi rivayet etmiÅŸ olsun. İşte bu Hadis mütevatir Hadis olarak adlandırılır. Böylelikle bu Hadisin hücceti isbat bakımından Kur’an-ı Kerim’in hücceti derecesinde olur. Mütevatir Hadislerden âkide ve dinimizi öÄŸreniriz ve bu Hadisler hakkında kesinlikle kuÅŸkuya düÅŸmemiz gerekir. Hz. İsa (a.s)’ın yükseltiliÅŸi ve kıyamet gününden önce nüzulünü haber veren Hadisler de mütevatir hadislerdendir. Ki bu Hadis türü tekzip edilemez, onun hakkında kuÅŸkuya düÅŸen kiÅŸi tam öyle olur demeyeceÄŸim ama nerdeyse Kur’an hakkında kuÅŸkuya düÅŸmüÅŸ gibi olur. Bu hadislerin tümü ne diyor? Kayzer’in ordusu onu muhasara ettiÄŸi zaman Allah’ın elçisi İsa (a.s),yerine haça gerilmesi içinkendisine benzetilen kiÅŸiyi gördükten sonra bulunduÄŸu odadan diÄŸer odaya geçer ve yıkanıpüst üste iki elbise giyer. Birisi normal elbise diÄŸeri ise cübbe tarzında bir üstlük. İkisinin de ÅŸeker beyazına veya açık un rengine kaçan bir renkteydi. Gökten iki melek inip onu göÄŸe kaldırdı. O (*Hz. İsa) orda halen bulunduÄŸu ÅŸekil üzere deÄŸiÅŸmeden duruyor. Yani zaman onun üstünden geçmiyor. Buna benzer Kur’an’da Hezekiel adında bir adam örnek veriliyor. -ismi Uzeyr de olabilir veya baÅŸkası bu önemli deÄŸil, İlgili Hadislerde isim verilmemiÅŸ- Yüce Allah’ın onun hakkında ÅŸu haberi verdiÄŸi adam:
“Bir de hani yapıları çökmüÅŸ, çatıları döÅŸemelerinin üstüne yıkılmış ÅŸehre uÄŸrayan kiÅŸi, Allah bu ÅŸehri, ölümünden sonra nasıl diriltecek ki demiÅŸti. Allah, onu tam yüz yıl ölü bir halde bırakmış, sonra diriltmiÅŸti de demiÅŸti ki: Ne kadar yattın? O da bir gün, yahut günün birkaç saati kadar bir müddet demiÅŸti. Allah, tam yüz yıl yata kaldın. YiyeceÄŸine, içeceÄŸine bak, henüz bozulmamış bile. EÅŸeÄŸine de bak; bu iÅŸ seni, insanlara bir delil göstermek maksadıyla oldu; eÅŸeÄŸin kemiklerini nasıl birleÅŸtiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz, hele dikkat et demiÅŸti. Bu, ona beyan olunca dedi ki: Bilirim, ÅŸüphe yok ki Allah’ın her ÅŸeye gücü yeter.” (Bakara 259)
Peki burda benzer taraf nerde? Allahu Teala ona bir mucize vermek istedi, ona “yiyeceÄŸina bak” dedi. Sanki üzerinden bir saniye bile geçmemiÅŸti, öyle ki yemeÄŸin üzerinden halen buharı tütüyor, sanırsın daha yeni tencereden tabaÄŸa dökmüÅŸsün gibi sıcak duruyordu. Üzerinden vakit geçmemiÅŸ. Ancak eÅŸek, onun üzerinden yüz yıl geçmiÅŸ, dağılmış olan kemikleri tekrardan bir araya getirilip yeniden yaratıldı. Yani Yüce Allah, aynı anda bir ÅŸeyin üzerinde zamanı durdurmaya kadirken baÅŸka bir ÅŸeyin üzerinden zamanı geçirebilir. İşte Hz. İsa (a.s)’ya nisbetle zaman, tıpkı bu adamın yiyeceÄŸinin zamanla münasebeti gibidir. O, aynı ÅŸekil üzerinde ve hâlen başından sular akmakta olduÄŸu bir halde kıyamet gününden önce Åžam’da Menaret’ül-Åžarkiyye’nin yanında inecektir. Deccalin çıkıp bir sene, takriben bir sene kırk gün boyunca arzı fesadavermesinden sonra nüzul gerçekleÅŸecektir. O sırada insanlar Hz. İsa’nın ineceÄŸini bilecek ve onu bekliyor olacaklar. O camide yani Emevî Camiinde Fecir namazının ikameti getirilmiÅŸ olacak, -neden Emevî Camii? yani Emevîlerin ismi bu husustageçtiÄŸine göre çok yüceolmalılar mi demeliyiz? Tabii ki hayır. Emevî Camii’ni Hz. Davut (a.s) inÅŸa etmiÅŸtir, dolayısıyla kutsiyetten muayyen bir parça barındırır- Evet insanlar Fecir namazı için toplanmış ancak daha namaz baÅŸlamamışken Hz. İsa (a.s) inecek ve Müslümanların imamı kendisine “buyur, namazı sen bize kıldır” diyecek. Burda başından su akmasının hikmeti, insanların kendisinin abdestli olduÄŸunu bilsinler diyedir. Başından inci taneleri gibi su damlıyor, iki elini iki meleÄŸin omzuna atmış ve yükseltilirken üzerinde bulunan o iki elbisenin halen üzerinde durduÄŸu bir halde imama “ikamet senin için getirildi” diyecek. Bunun üzerine Müslümanların imamı namazı kıldıracak ve Hz. İsa ona tabii olacak. Yalnızca bir namaz...
Çünkü Hz. İsa bundan sonra imamlığı Hz. Muhammed (s.a.v)’in ÅŸeriatı üzere kendisi üstlenecek. Hakkında Resulullah (s.a.v)’ın ÅŸu sözü buyurduÄŸu bir namaz: “imamınız kendinizden olduÄŸu hâlde Meryem oÄŸlu Mesih sizin aranızdayken sizler nasıl olursunuz?” (Buharı, Kitabü’l-Enbiya (Babil nüzûl-i İsa):60, 4:324; Müslim, 2:56)
Fecir namazı bitiminde Deccal, Hadislerden anladığımız kadarıyla, caminin kuzey kapısını kıracak ve içindekileri öldürmek isteyecek, içerde kimlerin olduÄŸunu bilmeyecek ancak Mesih (a.s) gördüÄŸü zaman tuzun suda eridiÄŸi gibi eriyecek. Çünkü hak ve batıl bir araya geldiÄŸi zaman batıl eriyecek. -Erimeyen tek ÅŸey ölümdür.- Hz. İsa (a.s) kendisine yetiÅŸip Åžam’ın güneyinde Babü’l-Lüdd’ün (*Lüdd Kapısı) yanında öldürecek. Böyle adlandırılan bir mekan.
Bu Filistin’deki Lüdd deÄŸil; bazı insanlar öyle düÅŸünüyor, Hz. İsa Deccal’i Filistin’deki Ludd’de yani Yafa’da öldürecek. Ancak hakikatte Åžam’ın güneyinde Babü’l-Lüdd (*Lüdd Kapısı) adında bir yer vardır. Allahualem. Onu öldürdüÄŸünde doÄŸu tarafından Yecüc ve Mecüc Müslümanları öldürmek üzere akın edecekler. Yüce Allah,ekin kesen kurtçuklara benzeyen kurtçuklarla onları topluca öldürecek. Bu kurtçuklar genelde atların burnunda görülür ancak atlara bir zarar vermez. Fakat Yecüc ve Mecüc’ün boyunlarını kemirecek. Tıpkı Siccîl Taşı gibi. Siccîl nedir kardeÅŸlerim? Kildir, çamurdur. Fakat Yüce Allah, ona bir kuvvet bahÅŸetti ve Ebrehe askerlerinin başına indirdiÄŸinde baÅŸlarını delip geçiyordu. Siccîl Taşı, kildir. Fakat demir hatta daha sert bir ÅŸeye dönüÅŸtü. İşte bu kurtçuklar da böyle...
Ve bu ÅŸekilde Yecüc ve Mecüc ölecek. Böylece Hz. İsa'nın dönemi baÅŸlayacak olup kırk yıl sürecek. Ve bu yıllar yeryüzünün en faziletli yılları olacak. Hz. İsa, domuzu öldürecek, çünkü kendisi, domuz etini helal kılmamış.Haç’ı kıracak çünkü kendisi Haç’a gerilmemiÅŸ. Åžarabı dökecek, çünkü kendisi ÅŸarabı helal kılmamış. Evlenecek, çünkü kendisi onlara ruhbanlığı emretmemiÅŸ. Bu dönemde milletlerin tümü Hz. Muhammed'in dinine yani İslam’a girecek. Bu duruma iÅŸaret eden Nisâ Suresinden bir ayeti kerime vardır:
“Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce (İsa’nin ölümünden önce)ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara ÅŸahit olacaktır” (Nisâ 159)
Öyle bir dönem ki bir secde insanların kalbine dünya ve içindeki her ÅŸeyden daha sevimli gelecektir. Yani insanların kalbine iman muhabbeti yer edecek. Yüce Allah, zehirli hayvanların zehrini onlardan sökecek, yani zararlı hayvanlar zarar vermez olur. -Allah’ım efendimiz Muhammed’e âline ve ashabına salat ve selam eyle ve onları mübarek kıl.- Ve nihayet kırk yıl geçtikten sonra Hz. İsa, vefat edecek ve Medine’de Hz. Muhammed (s.a.v)’in yakınında defnedilecek.
Hz. İsa (a.s)’nın asrından sonra peÅŸpeÅŸe olaylar meydana gelecek.Olayların peÅŸ peÅŸe gelmesi zanetiÄŸimiz gibi olmayabilir. Yani bu belki yüz yıl belki bin yıl sürecek bir olan bir süreçtir. Uzatmamak için ÅŸimdiye kadar zikretmediÄŸimiz diÄŸer kıyamet alametleridir bu olaylar silsilesi.
İşte bu Hz. İsa (a.s)’ın nüzulünü bir özetiydi. Bunu bildiÄŸimiz veya öÄŸrendiÄŸimiz takdirde Hz. İsa’nın deÄŸerinin bizdeki deÄŸeri Hristiyanların kendisine verdikleri deÄŸerden daha büyük olduÄŸuna ÅŸahit oluyoruz. Geçen sefer onun bir takım mucizelerinden bahsettik. Bu mucizeler bizde var ancak bunlar ne İncil’de geçiyor ne de Hristiyanlar tarafından biliniyor. Mesela Mâide mucizesi, beÅŸikte konuÅŸması, evlerde var olan ÅŸeyleri haber vermesi gibi mucizeler... Bunları onlardan iÅŸitmedik. Veya çamurdan bir heykeli kuÅŸ haline getirmesi ve daha diÄŸer mucizeleri...
O halde hiç kimse Hz. İsa’yı bizden daha fazla sevemezve onun insanlık tarih ve geleceÄŸindeki rolüne karşı duyulansevgi, saygı, takdir ve iman hususunda bizden önde olamaz. Fakat sevgi bizi aşırıya kaçırmamalı.
“Ey kitap ehli! Dininizde taÅŸkınlık etmeyin ve Allah hakkında doÄŸru olandan baÅŸkasını söylemeyin. Meryem oÄŸlu İsa Mesih Allah’ın peygamberi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. Artık Allah’a ve peygamberlerine iman edin. “(İlah) Üçtür” demeyin. Bu iddialarınızdan vazgeçin. Sizin hayrınıza olur. Åžüphesiz ki Allah tek bir ilahtır. Allah bir çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. “ (Nisâ 171)
Ona Allah’ın kulu dememiz Mesih’i küçümsetecek bir ÅŸey deÄŸildir:
“Mesih Allah’a kul olmaktan çekinmez; Allah’a yaklaÅŸtırılmış melekler de çekinmezler. Kim O’na kul olmaktan çekinir de büyüklenirse (bilsin ki) O, onların tümünü kendi huzuruna toplayacaktır. İman edip salih amel iÅŸlemiÅŸ olanların karşılıklarını eksiksiz olarak verir ve ayrıca kendi lütfu ile de fazladan ihsanda bulunur.”(Nisa 172, 173)
Bizden öncekilerin yaptığı gibi bu fecaat tekrarlanmasın diye Kur’an bizim sevgimizi ölçülü kalması hususunda ısrarlı uyarıda bulunmuÅŸtur. Çünkü sevgi tâzim ve vehme dönüÅŸebilir. İşte bu yüzden Yüce Allah Kuran-ı Kerime’de defalarca “ben ancak sizin gibi bir beÅŸerim” ibaresini tekrar ermiÅŸtir. Ve yine bu yüzden Allahualem yaklaşık ondan fazla yerde Yüce Allah, Hz. Muhammed (s.a.v)’i bazı konularda düzeltmede bulunması için ikaz etmektedir. ÖrneÄŸin:
“Allah seni affetsin...onlara niçin izin verdin”(Tevbe 43)
“Ey Peygamber, eÅŸlerinin hoÅŸnutluÄŸunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun?”(Tahrim 1)
“Allah’ın ortaya çıkaracağı ÅŸeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Oysa Allah kendinden korkmana daha layıktır. Sonunda Zeyd onunla iliÅŸkisini kesince onu seninle evlendirdik.” (Ahzâb 37)
“Bir Peygamber’e yeryüzünde kesin galibiyet saÄŸlamadan esir almak yaraÅŸmaz. Siz dünya varlığını istiyorsunuz Allah ise sizin için ahireti istiyor. Allah yücedir, hakimdir.” (Enfâl 67)
“Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekÅŸitti ve döndü” (Abese 1, 2)
Ve bunun gibi daha nice ayetler...
Peki neden? Bir ilah olmadığı, bir beÅŸer nebi olduÄŸu anlaşılsın diye...Birbirine karıştırmamak için... Allah, Muhammed’i mahlukatı arasından seçip çıkardı ve insanlığın en üstünü kıldı ancak buna raÄŸmen o bir insan olarak kaldı. Bu yüzden biri gelip Hz. Muhammed’in önünde heyecanlanıp titrediÄŸinde peygamber ona “rahat ol ben, Mekke’de kurutulmuÅŸ et yiyen bir kadının oÄŸluyum” derdi. Yani ben de senin gibi fani bir insanım...
Mesela hicret ettiÄŸi zaman kendisini karşılayanlar onun için arâciz diye adlandırılan hafif ÅŸiirler telif etmiÅŸlerdi. Bunlardan biri de ÅŸöyleydi: “Bizde öyle bir Peygamber var ki yarın ne olacağını bilir.” Bunun üzerine Peygamber, bunu söyleyen kadına “bunu söylemeyi bırak, daha öncekine dön” diye uyarda bulundu. Muhtemelen daha önceki “ay doÄŸdu üzerimize” veya “güzel peygamber” veya “bize hak üzere geldi” ilahisiydi... Yani onun söylediÄŸi gibi deÄŸil, peygamber yarın ne olacağını bilmez, ancak Allah ona bildirirse bilir.
“De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime herhangi bir yarar veya zarar verecek güce sahip deÄŸilim. EÄŸer gaybı biliyor olsaydım, hayrı artırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben sadece iman eden bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciyim.” (A'râf 188)
Yani mutlak anlamda yarın ne olacağını bilmesi doÄŸru deÄŸildir. O kadın onu methetmek istedi ve “bizde öyle bir Peygamber var ki yarın ne olacağını bilir” dedi. Ancak yine de O “bırak bunu, öncekine dön” dedi. Yani Allah’ın koymuÅŸ olduÄŸu sınırlara riayet etmemiz lazım. Tabii bu, Hz. Muhammed (s.a.v)’in konumunu-bazılarının bu uçta aşırıya gittiÄŸi gibi- ilga etmemiz anlamına gelmesin.
ÖrneÄŸin Selefilerden ve Vahhabilerden bazıları Hz. Muhammed (s.a.v)'in makamına dil uzatmakta ve hatta bazıları fırsatını bulsa Hz. Muhammed (s.a.v)’in kabrini tapınılan bir puttur iddialarını öne sürerek yok edecekler. Bundan Allah’a sığınırız... “ben sadece bir insanım” ibaresini öne sürüp hafife almak da doÄŸru bir ÅŸey deÄŸil. Çünkü bu ayetlerin veya bazı durumların düzeltilmesi gerektiÄŸi hususunda Peygambere uyarıda bulunan ayetlerin mukabilinde ÅŸu ayetler var:
“Biz seni alemlere bir rahmet olarak indirdik”(Enbiyâ 107)“Åžüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin”(Kalem 4)“Oysa sen onların içinde olduÄŸun sürece Allah onlara azap edecek deÄŸildi”(Enfal 33)“Her ümmetten bir ÅŸahit getirdiÄŸimizde ve seni de bunların üzerine ÅŸahit kıldığımızda durum ne olacak?”(Nisa 41)
Demek ki kendisine vahyedilen bir beÅŸer olmakla birlikte büyük bir azamet ve kıymete sahiptir. EmrolunduÄŸumuzun üstünde bir yüceltmeye gitmememiz gerektiÄŸi gibi kıymetinden de azaltmamamız gerekir. O’na salât ve selam getirin...
Defalarca bize nasihat edildi ki Peygambere getirilen salât, dert ve tasayı giderir veaçılması ancak Hz. Muhammed (s.a.v)’e salâvatgetirilmesiyle mümkün olanufuklar açar. O’na çokça salâvat getirin... Kim ki Hz. Muhammed’e çokça salâvat getirirse O'nun ÅŸefaatine nail olur.Rivayete göre en faziletli salât, tam olanıdır, yani İbrahimî salât.Allah’ım(*İbrahim ve âline)...salât getirdiÄŸin gibi Muhammed’e, âlineve ashabına salat veselam eyle... Namaz dışında da imkanın olursa İbrahimî salâtı oku... Darlığa düÅŸüp bir çözüm arayışına girdiÄŸin zaman veya gam kalbini kuÅŸattığı zaman inanarak oku ve neticesini kendi gözlerinle gör...
Öyleyse Hz. İsa’nın Hristiyanların idrak etmediÄŸi ve çoÄŸu Müslümanın bilmediÄŸi azim bir makamı vardır. ZikrettiÄŸimiz sözlerden haberdar olmayan çok Müslüman var. Ve küçük bir azınlıkta bu Hadislerden ÅŸüphe edip bunlara inanmayı reddediyor. Bu kimseler kendilerine bunu öÄŸretecek ve içinde bulundukları cehaletten çıkartacak bir kiÅŸiye muhtaç durumdalar.
Ey deÄŸerli kardeÅŸlerim, hepimize düÅŸen insanların akidesini düzeltmek, ellerinden tutup akide, ahlak ve davranış bakımından doÄŸru yere getirmektir. Fakat biz sâlih kimseler deÄŸilsek salahati baÅŸkasına nasıl taşırız. Temel kaide ÅŸunu der: KaybettiÄŸini veremezsin. Bugün genel olarak Müslümanlar maalesef İslâm’ın yüce Risâletini omuzlayacak durumda deÄŸiller. Fakat Allah’ın izniyle bu durumun deÄŸiÅŸmesini bekliyoruz.
(****İKİNCİ HUTBE****)
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam yaratılmışların efendisi, Allah’ın elçisi Muhammed’e, âline, ashabına ve ona tâbi olanların üzerine olsun. Allah’tan baÅŸka ilah olmadığına Muhammed’in O’nun Resulü olduÄŸuna ÅŸehadet ederim.
“Ey iman edenler Allah’tan sakının”
Bugünleri geçirirken Åžemsî Yılını bir çok acı, sıkıntı vesorun eÅŸliÄŸinde karşılıyoruz. Amerikalılar kendi sınırları dışında BaÄŸdat’taki elçilikleri hariç dünyanın en büyük elçiliÄŸini Lübnan’da inÅŸa ediyorlar. BaÄŸdat’takini anlarız, iÅŸgal etmiÅŸlerdi, orda askerleri bulunuyordu... Peki Lübnan gibi küçük bir yerde elli dönümlük bir elçilÄŸe mi ihtiyaç vardı? İçinde baÅŸka binalar, uçak pistleri, askeri eÄŸitim alanları da var. Yani bunun kolay bir açıklaması var mı... Bizim tahlilimize göre Amerika, bölgeyi İsrail’e boyun eÄŸdirmek istiyordu. Ancak belli baÅŸlı ülkeler boyun eÄŸmedi; Lübnan DireniÅŸ Gücü (*Hizbullah), Suriye ve Irak gibi ülkeler...
Hatta Ürdün ve Mısır halkı da bildiÄŸiniz gibi normalleÅŸme adımından yana deÄŸil. Evet, Körfez devletlerindeki alçaklar her ÅŸeyi yaptılar; İsrail baÅŸbakanı birkaç gün önce BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nde karşılandı. Yine iki gün önceBurc Halife’deDavut Yıldızı yansıtılıp dünyaya ve İsrail’e sunuldu... Bir meÅŸrulaÅŸtırma süreci hızlandı. Tam olarak bilmiyorum, sanırım İmarat (*BAE) vatandaÅŸlığı alan İsrailli sayısı binlere ulaÅŸtı. İmarat'tan aldıkları vatandaÅŸlıkla Arap ülkelerini geziyorlar. Tabii bununla hacca veya baÅŸka her yere kadar gitmeleri mümkündür. İsaril’in emir ve tuzakları uygulanıyor. Amerikan hayali elçiliÄŸi, Körfez ülkelerinde, MaÄŸrib ve Bahreyn’de imzalanan normalleÅŸme adımları, DireniÅŸ Gücü’nün varlığı sebebiylemuhasara altında almak ve aç bırakmak suretiyle Lübnan’a karşı yürütülen çok yönlü savaÅŸ, yine askeri operasyon baÅŸarısızlığa uÄŸradıktan sonra Suriye halkının açlığa mahkum edilmesi iÅŸte tüm bunlar kurulan tuzak ve entrikaların uygulanmasıdır.
Bölgede karışıklık hakim. Dün de derste söz ettiÄŸimiz gibi kardeÅŸlerim bölgemizde neler döndüÄŸünü bir bilseniz! Yüz yirmi beÅŸ yıldan beridir küçük olsun büyük olsun her siyasigeliÅŸmenin merkezinde İsrail vardır; ulusal bir İsrail vatanı oluÅŸturmak ve onun güvenliÄŸini saÄŸlamaktır. Bu verdiÄŸim insaflı bir rakamdır. Daha da geçmiÅŸe gitmemi isterseniz aslında iki yüz yirmi üç yıldan beri Napolyon, Mısır’a girdiÄŸinde zihninde Yahudiler için ulusal bir vatan oluÅŸturmak yatıyordu. YaÅŸanan büyük olayların tümünün,Osmanlı Devleti’nin yıkılışının -ki Osmanlı Devleti İsrail’in orda yerleÅŸmesini kabul etmedi-, birinci ve ikinci dünya savaÅŸlarının, diÄŸer detayların, Lübnan savaşının, orda burda yaÅŸanan geliÅŸmelerin, yani bütünhadiselerin ekseninde Yahudilere bir ulusçu devlet oluÅŸturmak ve onları komÅŸularından daha güçlü kılmak vardır. Ve bu hedefe ulaşıldı deÄŸerli kardeÅŸlerim. Ancak tasarlandığı gibi deÄŸil. Daha önce dediÄŸimiz ve devamlı diyeceÄŸimiz gibi bugün Filistin topraklarının herhangi bir yerinde yaÅŸayan her siyonist,her lahzada ölüm korkusuylayaşıyor. Bir füzenin veya silahtan çıkan bir kurÅŸunun isabet etmesinden, bir göstericiden hatta Allahu Ekber sözünden korkuyor. Sizin de müÅŸahade ettiÄŸiniz gibi bu söz söylendiÄŸinde hemen kaçıyorlar. Çünkü diyor ki, bu kelime ile beraber bir mermi veya bir kurÅŸun gelir.
Evet, manzara korkunç. Fakat ey deÄŸerli kardeÅŸlerim, satır aralarını okuyan ve olayların perde arkasını gören kimse, bunların hiçbirinden korkmaz. Çünkü artık onlar selin yüzeyindeki köpük durumundalar ve DireniÅŸ Gücü geçmiÅŸten daha güçlü. DireniÅŸ Gücü derken muayyen bir direniÅŸ gücünü belli bir isimi kastetmiyorum. Halkımızın zihninde bulunan direniÅŸ düÅŸüncesinden bahsediyorum. Bu düÅŸünce, kendisinin aleyhinde tasarlanan bütün planlardan daha büyüktür. Bunun en büyük delili geçen mayıs ayında yaÅŸanan Seyf'ül-Kuds (*Kudüs Kılıcı) çatışmasında ne olduÄŸunu her kes gördü. Kırk sekiz Arapları ayaklandı. Ki bunlardan umut kesilmiÅŸti. Herkes, bunlarda umut yok, bunlar artık İsrail vatandaşı olmuÅŸ diyordu ve onlara İsrail Arapları deniyordu. Ama öyle bir harekete geçtiler ki tüm dünyayı ÅŸaşırttılar. Tabii İsrail ve Arapları da ÅŸaÅŸkına çevirdiler.
Ve biz ey deÄŸerli kardeÅŸlerim...
Bunu en azından büzüÅŸtürmeden getir (* cemaatten biri kendisine büzülmüÅŸ bir kağıt uzatıyor, bunun üzerine gülerek bu cevabı veriyor) Evet, doÄŸrudur. İmarat’taki Cuma günü olan hafta sonu tatili artık iptal edilip tatil cumartesi, Pazar günleri olacak.Cuma namazına isteyen gidebilir... söylemeyi unuttuÄŸumuz bundan da daha uÄŸursuz olanı Riyad ve Cidde’de verilen çirkin partilerdir.
Güya Suudi yüz yıldır EMİR bi’l-MA‘RÛF NEHİY ani’l-MÜNKER (*İyiliÄŸi emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma) ilkesi üzerine kurulduÄŸunu iddia etmekte. Peki bundan ne anlamışlar. Geçen onlardan bir hoca çıktı, kendisi beÅŸ kuruÅŸ etmez biri. Diyor ki biz Nehyi ani’l-Münker derken münker olanı deÄŸiÅŸtirmeyi kastetmiyoruz; sadece bunun münker (*kötü, istenmeyen, günah) olduÄŸunu söyleyeceÄŸiz, yani bu haramdır diyeceÄŸiz sadece. Aslında bunu da yapamıyorlar, eÄŸlence kurumu adını verdikleri kuruluÅŸa bu haramdır diyemiyorlar. Toplumun gelenek ve ahlak kaidelerini koruyorlar diye biz Suudilerin o uÄŸursuz vehhabiliÄŸine bile katlanıyorduk ancak ÅŸimdi ne o kaldı ne bu...
Tam bir musibet vallahi... Tüm bu ve sayamadığımız diÄŸer musibetler bizim ancak imanımızı arttırıyor. Çünkü buna bakarak ümmet cüzi veya külli bir ÅŸekilde uyanışa geçecek. Ve İsrail’in sonu Allah’ın izniyle yakın ve beklenmedikbir ÅŸekilde olacak. Amin deyin...
“Åžüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.”
(peygamber efendimiz) Hz. Muhammed ve âlini, Hz. İbrahim efendimiz ve alinî mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Åžüphesiz sen Hamîdsin, Mecîdsin.
Allah’ım! Bizi gam ve kederden kurtar... Allah’ım! Dert ve tasamızı gider... Allah’ım meÅŸekkatimizi feraha tebdil eyle. Allah’ım yoksulluÄŸumuzu nimet lütfunla deÄŸiÅŸtir... Allah’ım öfke ve gazabı üzerimizden kaldır, bize bir çıkış yolu hazırla, bizimle ol bizim aleyhimizde deÄŸil... Allah’ım Kur’an-ı Kerimi kalplerimizin baharı kıl, dinimizden bize faydalı olanı öÄŸret, bize öÄŸrettiklerini bize yararlı kıl, ilmimizi arttır ve bizi salihler zümresine ulaÅŸtır, anne ve babalarımıza maÄŸfiret buyur, hâlimizi daha iyi bir hâle deÄŸiÅŸtir, bizden dualarımızı kabul et. Allah’ım efendimiz Muhammed’e âline ve ashabına salât ve selâm eyle.
Ey Allah’ın kulları! “Gerçek ÅŸu ki, Allah adâleti, iyiliÄŸi ve akrabaya yardım etmeyi emreder; yüz kızartıcı iÅŸleri, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düÅŸünüp öÄŸüt alasınız diye size öÄŸüt veriyor.” (Nahl 90)
KUDÜS GÖNÜLLÜLERİ EĞİTİM AKADEMİSİ